Bölüm 53: Değişim,

7.2K 316 410
                                    


Bu bölüm erken geldi ama yeni bölüm gecikebilir. Gelişmelerden haberdar olmak için bana instagram üzerinden ulaşabilirsiniz. Orada epey aktifim.

İnstagram: @ yasoley

Yorum okumaya devam etmek istiyorum, lütfen benimle onları paylaşın. Görüşmek üzere.

**

"İçeri gelin, şu işi halledip istediğiniz neyse yapalım."

Arden'in ardından attığımız üç büyük adımın birinci adımında düşündüğüm ilk şey kurduğu cümlenin tekrarı oldu. İkinci adımda cümlenin yüklemine ve gizli öznesine kaş çatarak baktım ve üçüncü adımda ise  Arden'in kurduğu bu cümle şekil değiştirip zihnimde şu cümleyi oluşturdu:

Bizi çizmesini Uluç mu istemişti?

Kalbim bu düşünceyle birlikte altında kaynayan bir su varmış gibi kapakçıklarını yerinde tutamaz olduğunda onları bir düdüklü tencereymiş gibi kabartıp patlatan şey Uluç'un elime uzanıp elimi sıkı sıkı tutması oldu. Bakışlarım anında  Uluç'un yüzüne tırmandı. Yüzünde okunabilen bir ifade yoktu.

Parmakları küçük elimin üst yüzeyini tamamen kafesledi. Elleri soğuk değildi. Onunla yaşadığım o gün, onunla yaşadığım ve gökyüzünde uçurtma uçurduğum o geceden sonra çok şey değişmişti. Uluç'u öncesinde anlamaya çalıştığımdan çok daha farklı bir biçimde anlıyordum ve bu kalbimin hoşuna gidiyordu. Acı, tatlı ya da ekşi, hiç fark etmiyordu. Yaşadıklarını düşündüğümde artık ona bana ne hissettirirse hissettirsin hep aynı damak tadıyla bakıyordum ve bu tat dilimi uyuşturduğu gibi Uluç bedenimde her nereye temas ederse etsin  temas ettiği noktayı da uyuşturuyor, kalbimi sanki iki eliyle birlikte tutuyormuş gibi güvende hissettiriyordu. Doğrusu ya da yanlışı ile ilgilenmeyi bırakalı epey olmuştu ve bu epey inkarlarımın öncesine dayanıyordu ama tam olarak belirli bir tarihi yoktu. Düşüncelerimin dalgaları beni kıyısına vurmuş bir kum tanesi gibi ona itti.

Buradaydı, ona bakıyordum, yanındaydım ama bana bakmıyordu. Geri çekildim ama elini bırakmaya çalışmadım.

Arden geçtiği kapının eşiğinde durup bizimde aynı eşikten geçmemiz için kapıyı tutmaya başladı ve göz göze geldiğimizde bana gülümsedi. Bakışlarımı Uluç'a tırmandırıp tepkisine baksamda Uluç onda göremediğim kadar rahattı ve ne bana ne de Arden'e aldırıyor görünüyordu. Arden'in gülümsemesine karşılık verip bakışlarımı açılan eşiğin ilerisine götürdüğümde gözüme çarpan ilk şey tamamı metal olduğuna emin olduğum gri dikdörtgen bir masa oldu.

Masanın gerisinde sarışın, bakıldığında fark edilen belirgin çilleri olan ve masmavi gözlere sahip genç bir kız duruyordu ve bize varlığımızdan memnun olmadığını belli eden apaçık bakışlar atıyordu. Yirmilerine yeni girdiği belliydi ama gözleri ben aslında kırk yaşındayım dermiş gibi sıkılgandı.

Hemen arkasında adının Kerem olduğunu öğrendiğim adam duruyordu ve elinde tuttuğu mavi kapaklı bir dosyaya kaşları çatık bir halde bakıp arada kımıldattığı dudaklarıyla dosyayı okuduğunu apaçık belli ediyordu.

Uluç'un parmaklarımı tutan parmaklarının kasıldığını hissettiğimde hızla dönüp ona baktım, bana bakıyordu. Kaşlarım sorarcasına kalktığında bir an o da kalkan kaşlarıma baktı ama ne bir açıklama yaptı ne de sıkı sıkıya tuttuğu elimi gevşetti. Zihnim Uluç'un gerginliğini Kerem'in savcı olmasına bağlamak istese de Uluç'un polislerle işbirliği yaptığını biliyordum. Bu işbirliğini nerede ve hangi ölçülerde yaptıkları tartışılırdı belki ama Uluç'un polislerden polislerin de Uluç'tan haberdar olduğu bir gerçekti ve bu gerçeğin beni rahatlattığı da apayrı bir yerde bulunması zor bir mücevher gibi duruyordu.

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now