.Hayatta her istediğimiz olmaz bir şeyler mutlaka eksik kalırdı.Kimse sorunsuz bir hayat yaşamıyordur.En zengininden tut en fakirine.İmtihan olunduğun olaylar vardır.Kimi hastalık ile kimi yokluk, kimi aşk acısı ile.Bunları bir sıraya koysak şüphesiz aşk acısı geride kalırdı.Sana yemek yedirmez, su içirmez ama fiziksel bir çöküşte yaşatmaz.İçinde yaşarsın ya onunla ölür gidersin ya da onunla yaşamaya alışırsın.Yokluk çeken, açlık çeken insanlar ise aşk denen duyguyu dahi bilmezlerdi.Onlar için öncelik bir iş ve karınlarının doymasıdır.
Bunların toplamında kimse kimsenin çektiğini yaşamadan anlayamaz.'Seni anlıyorum.'diyen bir kişi sadece teselli cümlesini kullanırdı sizin için.Üzülebilir, sana acıyabilir veya empati kurabilir ama senin yaşadığın acıyı anlayamazdı.Bu düzende kural neydi?
Bu işten en az hasar ile çıkmak.Fakat imtihan biter mi? Bitmez...Biri bitse ardından başka bir sorun ile karşılaşırsın.Bu döngü sen ölene kadar devam eder.Hatta bazen üst üste gelir sorunlar.Bunlar artık acıya alışmış kişiler için sıradandır.Bir yerden bir şey çıksa şaşırmazlar.Nasılsa hayatları her zaman bir sorun...
Bunları en aza indirgeyebilir miyiz peki?Olaylara pozitif bakan insanlar için evet.Peki ya Ali? Ali ve yaşadıkları...O hangi gruptaydı.Sanki tüm acıları kapsıyordu onun yaşadıkları.Sorun üzerine sorunu vardı.Hangi birine yetişecekti.
Her şey üst üste biniyor zafere ulaşacağım dediği sırada bir yerde bir şey patlak veriyordu.Acıya alışmıştı ama pozitif bakamıyordu olaylara.Ona göre değildi polyannacılık.Sinirliyse sinirlidir, alttan almak için gülmez, güleceksede ayıp demez güler.Öyle biriydi ya da öyle mi olması gerekti bilmiyordu fakat bildiği tek şey bu sorunları ona çıkaranlara bu hayatı dar etmek istediğiydi.Artık güzel şeyler yaşamıyordu, her şey daha da kötüye gidiyordu sanki.Hayat ona karşı kötü oldukca Ali'ye de kötülüğünden bir parça giydiriyordu.
Şu an karşısında duran ve gözlerinin içine gözünü dikmiş kızı anımsıyordu bir yerden.Annesinin düğünde gösterdiği kızdı.Ne bok işi vardı sabahın köründe kapısının önünde bilmiyordu ama yine onu sinir edecek şeylerin olacağını hissediyordu.Ne yaparsa yapsın bir günü de asla sakin geçmeyecekti.
"Merhaba Ali."diyen nazik sese karşı,"Hayırdır?"diye sordu.
"Ben Yeşim, Mahmut amcanın torunu."
"Evet?"dedi.
"Çocukken arada gelirdik buraya oyun oynardık ama hatırlamaman normal çocuktuk."Biraz bir şeyler hatırlıyordu.Bu karşısındaki kız ve abisi arada gelirlerdi ama onunla oynamazlardı ki ne uyduruyordu bu kız.
"Ne söyleyeceksin işim var?"deyip istifini hiç bozmadan sert bir ifadeyle bakmaya devam etti.
"Biraz konuşalım mı?"
"Kızım, kafan mı güzel senin.Sanki kırk yıllık tanıdığımsın gelmiş konuşuyorsun.Bak lafı dolandırmayı sevmem o yüzden beni iyi dinle."
Kafasını salladı ve ne diyeceğini merakla bekledi.Ali elini kapıya yaslayıp karizmatik duruşu ve bir o kadar da ifadesiz suratı ile kızın gözlerine baktı.Ali'nin bakışı ile birazdan eriyecek olan kız titrek bir nefes aldı ve yutkundu.Nasıl bir bakıştı o. Ali kızın heyecanını hissetti biraz daha bu kıza bakarsa önüne bayılıp düşebilirdi o yüzden hemen başladı konuşmaya.
"Annem söyledi.Yok seni uygun görüyorlarmış, beğenmişler falan.Senin de haberin var ki buraya geldin ama boşuna gelmişsin.O kadın benim biyolojik annemden başka bir şey değildir, o yüzden onun kimi istediği benim umrumda da değil.Sende belli ki ümitlenmişsin ama boşuna.Ben seni beğenseydim bile sırf o kadın istediği için yine istemezdim kaldı ki seni beğendiğimde yok.Allah gönlüne göre versin boşa ümit edip heveslenme diye söylüyorum bunları."
![](https://img.wattpad.com/cover/75823783-288-k501618.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADIRGALI
General FictionGökyüzünün mavi gerdanlığı insanların boynunda ziynet gibi parlarken, benim başımda ve gözlerimde aysız gecenin siyahı ve günahı vardı. Kadırgalı Ali . Hikaye kurgusu ve telif hakkı tamamen bana aittir.Böyle bir hikaye kurgusu görürseniz lütfen bana...