43

6.9K 392 104
                                    


Kadırgalı[43]

Şafak, ipliği iğneden sökerken karanlığa asılmış bedenler dipdiri ayaktaydı.Bir savacının savası havada kalmış, davasının arkasından yeminlerine kara bezler bağlıyordu.

Uçsuz bucaksız bir yamaçtan, aşağı sarkan aciz beden gibi ölüm kaçınılmaz sondu.Ne onu oradan düşerken birisi yakalayarak yere çakılmaktan kurtaracaktı, ne de bu sava yerine ulaşacaktı.

Başına bağladığı beyaz güllerin dikenleri siyahtı.Beyazına çalan siyah hayatını karartmaya ant içmiş gibi herbir yerinden saldırıyordu.

Kaderin, aciz bedenlere zulmü sürecek, insanlar iyi olmadıkça da asla bitmeyecekti.

Gözünü karşısındaki yataktan güçlükle ayırdı, pencerenin kenarına omzunu dayamış başı önünde duran adama döndü."Özcan?"

Özcan daldığı yerden sıyrıldı, başını kaldırarak,"Ne oldu?"diye sordu.

"Ben buradayım, Zehra evde tek başına onun yanına git istersen yalnız kalmasın."

"Ne?"

"Kızma bana.Geceden beri ayaktasın, birkaç saatte olsa dinlen."

"Bence bunun tam tersini yapalım Melek.Sen dinlen, ben bekleyeyim."

"O uyanmadan gitmem."

Tek kaşını kaldırdı."Mirza kızmasın?"

Melek başını sağa sola salladı."Onunla konuştum haberi var, buraya geleceğini söyledi,"dedi.

"Ha oldu.Elin herifide gelsin buraya başında beklesin, ben kardeşimi bırakıp eve dinlenmeye gideyim!"

Melek onu ikna edemeyeceğini biliyordu zaten."Tamam Özcan gitme."dedi nefesini bıraktı."En azından aşağıya in bir şeyler ye."

"Aç değilim."

"Zehra biliyor senin böyle yapacağını, gerçekten haklıymış."

Özcan gözlerini kıstı."Seni mi tembihledi birde!Dakka başı arayıp duruyor zaten."

"Evet, seni bir şekilde ikna etmem gerek.En azından bir tost ye."

Özcan omzunu pencereden ayırdı,"Tamam Melek,"dedi,"Atıştırmaya gidiyorum, Zehra'ya söylersin."

Başını salladı."Teşekkür ederim."

"Sana da getireyim mi bir şeyler?"

"Hayır, sabah yemiştim."

"Tamam,"dedi kapıya adımlarken gözleri kardeşine kaydı. "Kardeşim uyanırsa hemen haber veriyorsun."

Melek, başını sallayarak onayladı onu ve tekrar yönünü Ali'ye çevirdi.Esmer teni sönmüş, beyaza çalmıştı.Dudakları kurumuş, gözlerinin altında belli belirsiz morluklar çıkmıştı.Geceden beri uyuyordu.

Kalbindeki kabristan kapılarını çarparak kapatmıştı dün gece.

Çok korkmuştu.

Başının yastığa salındığı an aklına geldikçe, ölüyordu sanki. Ali...o bu denli savunmasız hiç olmamıştı.Her zaman güçlü ve dimdikti.Bir kalkanı vardı, kimsenin kıramadığı.Ama bugün ağır bir darbe almıştı.

KADIRGALIWhere stories live. Discover now