👉10. Le petit palais🍽

20.3K 1.1K 126
                                    

"Nerede o aptal sarışın?" Yavuz'un sesini duyunca arabanın altından çıktım. "Kimmiş aptal sarışın?" diye bağırdım kızarcasına. "Gel buraya gel, sana soracaklarım var." Hıh, işte şimdi ayvayı yedin dedim kendi kendime. Ne yaptığımı daha bilmiyorum ama kesin yapmışımdır yine bir şeyler.

"Ne oldu? Bir şey mi oldu?" diye sordum tereddütle. "Zeyd Arkan neden bizi sevgili sanıyor?" Bana bakışıyla kahkahalara boğuldum. "Ya yazık sana, kısmetin tehlikeye mi girdi?" dedim gülüşlerimin arasından alayla. O tamamen Arkan'ın mallığı diye açıklayabilirim bunu. Ya da zekâsının geri oluşundan. Her neyse işte.

İkinci bir kahkaha dalgasıyla neredeyse yerlere seriliyordum. "I'm so sorry bro. Valla ben öyle bir şey söylemedim. Kendisi öyle yorumlamış, bende bozuntuya vermedim. Ama yane eğer kısmetini kapatıyorsam açıklayabilirsin, sorun değil," dedim gülerek.

"Şuursuz musun acaba sen?"

Bana kafasını sallayarak baktı, 'bu da sıyırdı' bakışlarıydı bunlar. Ve tekrar bir gülme krizine girdim. "Sen ne tür bir oyun oynuyorsun? Önce Hayri amcanın kızı, şimdi Yavuz'un sevgilisi?" diyen Emre'ye baktım. Derin bir nefes aldım ve elimi yelpaze gibi salladım. Gülmekten sıcaklamıştım.

"Ya Hayri amcayı da o yorumlamıştı bir kere, hayır ben hiçbir şey yapmadım ki," diye korudum kendimi. "Yoksa bana aşık mısın??" diyen Yavuza dilimi çıkardım. "Hadi be ordan, seni kim nitsin. O değil de, ne dedi sana, söyledin mi yoksa?" diye sordum heyecanla.

"Ben de tam oraya geliyordum, bir yemek hakkında bir şeyler zırvaladı. Sen Zeyd Arkan'la yemeğe mi çıktın?" Benim bu derdim ne yağan yağmurda ne yalancı sonbaharda ne bomboş sokaklarda. Nöronlarım Halil Sezai'ye bağlamıştı şimdiden.

"Pislik!" dedim bunu duyunca ve galiba bu tepkimle pot kirmiş oldum. "Bu evet mi oluyor?" İşte şimdi soru yağmuru başlıyor. Şemsiye var mıydı acaba? "Hayır! Yane gibi," dedim belli belirsiz. "Gibi ne ya? Zeyd Arkan'la yemeğe çıktın mı çıkmadın mı?" diye diretti Selim. "Yane ufak bi yemeğimsi meselemiz oldu gibi evet," diye geçiştirdim ama tabi dururlar mı?

"Bak yine 'yane' demeye başladın. Bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz," dedi Emre.

"Yani çıktın?" diye sordu Yavuz. Gülmemek için yanağımı ısırdım. "Hayır!" diye haykırdım. "Bana bak doğru düzgün anlat yoksa şu arabaları bağladığın bilgisayara seni bağlayıp öğreneceğim ha," diye azarladı Yavuz. Ama herkes psyco olmuş ya bugünlerde.

"O ne biçim tehdit?" diye dalga geçmeden edemedim. Bana ters ters baktı. "Aman iyi, yemeğe çıkmadım, daha doğrusu direkten döndüm ve daha kötü bir şey yaptım" diye itiraf ettim. "Senden de ancak bu beklenirdi, direkten dönüp daha beterini yapmak," dedi.

"Seni döverim çocuk. Bir de sen az önce bana aptal sarışın mı dedin?" diyerek ona doğru yaklaştım. Ellerini teslim olurcasına kaldırdı. "Tamam, gelme üstüme, sen zeki sarışınsın."

"Hıh, şöyle yola gel," diye onayladım. "Şimdi anlat bakalım ne yaptın yine?" Şirince sırıttım. "Onu daha sonra mı anlatsam, şimdi yüreğiniz dayanmayabilir. Alıştıra alıştıra..." diye denedim. "Bence hemen anlat, çünkü aklıma tuhaf tuhaf şeyler geliyor," deyince elimdeki vidayı ona doğru fırlattım.

"Pislik yapma!" diye uyardım. "Atma şunları, ya kafama gelse," diye söylendi. "Biraz daha konuşursan birazdan toplu katliam çıkaracağım ama," dedim sinirle. "Hele sen önce olayları bir anlat, sonra çalışanlarını katledebilirsin," dedi gülerek.

"Sağ ol ya, çok incesin," diyen Emre'ye, "Her zaman dostum, beni bilirsin," dedi. "İlk önce şundan başla Alya." Sesin geldiği yöne baktığımızda Selim'in arabaya yaslanıp Emre'yi gösterdiğini gördük.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now