👉20. Emre

16.6K 840 82
                                    

-Bir hafta sonra-

"Günaydın," diyerek girdim tamirhaneye. Oysa daha içeride biri var mı yok mu diye bakmamıştım bile. Ama vardır yani bu saatte. Gelmedilerse hepsinin maaşından keserim. Nihahaha. Yaşasın kötülük.

"Nihayet ayrılabilmişsin yatağından. Ben artık sırtında getirirsin falan diye düşünmüştüm," diye laf attı Hamza anında bana. Bir bilse. Düşünmedim değil yani. Hayatımın aşkı beni beklerken ne işim var benim burada değil mi? Canım yatağım, sen hiç merak etme, ben en kısa zamanda geleceğim yine yanına.

"Elimde değil dostum. Carpe diem insanı değilim ben. Ayrıca yatağından enerjik çıkan insanları hiç de insan bulmuyorum. Ya insan yatağını terk ederken nasıl enerjik olabilir? Yataktan çıkmak bu kadar berbat bir şeyken hiç mi koymaz bu ya? Oysa ben her sabah tam kalkacakken '♪birkaç sitem dahaaaa kal benim için♪' diyor yatağım adeta. E ama ben daha nasıl çıkayım o yataktan? Öyle seviyeli bir ilişkimiz var işte..." Nedir bu kolektif göz devirmeceler ama. Ayıp değil mi yani? Terbiyesizler. Maaşınızdan keseyim de görün...

"Emre daha gelmedi mi?" diye sordum Hamza'ya etrafa bakınırken. Gelmediğini söyleyince düşündüm biraz. Garip davranıyordu son zamanlarda. Çok garip davranıyordu. Bizim esprili komik Emre'miz gitmiş yerine dalgın düşünceli bir tip gelmişti ve ben neden böyle davrandığını çözememiştim. Hali hiç mi hiç hoşuma gitmiyordu. Kafası her zaman bir yerlerde gibiydi. Daima meşgul. Daha dün ismini üçüncü kez söylediğimde anca bakmıştı bana.

Bunlar yüzünden vallahi erken yaşlanacağım. E kolay mı beş çocuğu büyütmek? 'Taam çokta şaapma' dedi iç sesim. Aman iyi sustuk. O kadar emek ver bir kere söyleneme. Zaten ayırdılar beni yatağımdan depresyondayım. Aşk acısı çekiyorum. Omzumun üzerinden baktığımda yatağın bana attığı o son bakış yok mu. Gerçekten gidiyor musun der gibi. O koydu işte. Fena koydu. Gidip yatsam mı ben ya?

"O zaman bugün bendensiniz," diyerek mutfağa girdim. Bir güzellik yapayım değil mi. Maksat motivasyonu yüksek tutmak. Habire maaşlardan kesince yürümüyor bu işler. "Ne düştü kafana senin?" diye bağırdı Selim arkamdan. İyilik de yaramıyor. Yapmıyorum ulen diye isyan ederdim ama açım. Aşk acısı acıktırıyor galiba. Bak işte sabah sabah beni yatağımdan ayırıyorsunuz bütün dengelerim alt üst oluyor. Acilen bir şeyler yemeliyim. Ama daha da önemlisi: kahve. İlk iş kahve koydum makineye. Kafein önemli. Kafein hayattır.

"Hadi herkes bıraksın işi, sofrayaa!" diye bağırdım. Açım diyorum neden anlamıyorsunuz? Yerimi alıp diğerlerini beklemeye başladım. Onlar da ellerini yıkadıktan sonra oturdular. "Bakın, bir de bana tamirhaneyi eve çevirdin diye kızıyordunuz şimdi nasıl götürüyorsunuz yemekleri," dedikten sonra ekmeğimi ağzıma götürdüm.

"Valla ne yalan söyleyeyim, bu mutfak işinden sonra alet çantalarının ve arabalarının üzenine dantel de koyarsın sen şimdi diye düşünmedim değil," diye itirafta bulundu Hamza benim gibi ekmeği ağzına götürürken. Öbürleri kıkırdarken bende ona kötü kötü baktım. Sonra hiç bozuntuya vermeden, "Hm aslında düşünmedim değil," dedim umursamazca. Bana şaşkın şaşkın bakarlarken, "Dantelleri sana ördürmeyi düşünüyordum," deyince lokması boğazında kaldı Hamza'nın. Selim Hamza'nın sırtına sertçe vururken gülümsediğini fark ettim. "Aa Selim, sen gülebiliyor muydun ya?" dedikten sonra birden ciddileşti. Çok gizemli ve cool çünkü kendisi. Asla ve katta duygu belirtisi göstermemeli. İncileri falan dökülür neme lazım. "Biri yazsın bir kenara bugünü," dedim. "Resmen güldü!" Başımıza taş yağacak.

Biz şakalaşıp, gülüp eğlenirken sonunda Emre de çıkageldi. Karşıdan bize doğru yaklaşırken bütün neşemiz sönüverdi. Ne kadar eliyle gözünü saklamaya çalışsa da mor olduğu gözüküyordu. Biz bir hışımla ayağa kalkarken hep bir ağızdan ne olduğunu soruyorduk ısrarla. Birkaç geçiştirici klişe cevapla üstünü kapattı. Yok işte her şey yolundaymış, kapıya çarpmışmış falanlar.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now