👉49. Kaslı prenses

10.2K 582 61
                                    

Parmağımı zile bastırdım ve hiç çekmeden öylece bekledim. Kapı hızla açıldı. "Hasta mısın kızım sen," derken Yavuz hala parmağımı çekmemiştim ve kapı açıldığı için zilin sesini ben de duyabiliyordum. Sonunda elimi tutup zilden çekti.

Ona aldırmadan içeri girdim. "Ne ayaksın sen gece gece?" diye sordu kapıyı kapatıp bana dönünce. "Daha gece olmadı ponçik." Şirince sırıtarak ona yaklaşıp sarıldım. "Özledim belki," dedim sonra biraz uzaklaşıp sağlam elimle yanağını sıktım.

"Daha sabah görüştük," derken yine elimi tutup çekti. "Şu elin kolun bir rahat dursun. Neden bu kadar neşelisin?" "Anahtarım evde kalmış anahtar almaya geldim. Bu arada beni eve bırakman lazım," dedim son sorusuna aldırmadan.

Neşeli miyim ki ben?

Her zamanki halim.

Tek kaşını kaldırdı. "Özel şoförün bıraksın." Ben de kaşlarımı kaldırdım. "Pardon?" "Özel şoförün diyorum. Hani lüks arabasıyla seni kapıya kadar bırakan özel şoförün." "Vay be, artık camlardan gelenleri mi dikizler oldun? Ayrıca Zeyd gitti, yani sen bırakacaksın."

Umursamazca omuz silkti. "Ara gelsin." "Bu neyin kafası?" "Ben anlamam. Getirdiği gibi götürsün." "Arasam gelir kesin," dedim düşünceli düşünceli, daha çok kendi kendime. "İyi ara o zaman," derken sesinde hoşnutsuz bir tını vardı. Herkes bir ayrı âlem.

"Telefonum yok." Masada ki telefonunu alıp bana uzattı. "Al benimkiyle ara." Kaşlarım havada bir ona baktım bir telefona. "Ya bi git," diyerek elini ittirdim. Sonra koltuğa oturdum. Daha yeni geldim ayrıca. "Nereden geliyorsun?"

"Evden." "Evden?" Başımı salladım aşağı yukarı. "Tamirhaneye bizimkilerin yanına inerken anahtarı almamışım. Sonra Zeyd geldi falan, yukarı çıkacaktık anahtar yok." "Bir dakika. Zeyd'le birlikte yukarı çıkacaktınız? Evine?"

Yanıma oturunca ona doğru döndüm. Şu an tek kaşımı kaldırmaya en çok yaklaştığım bir yüz ifadesiyle bakıyordum ona. "Ne olmuş." "Bu hiç hoşuma gitmedi." "Ne yapacaksın dostum. Hayatta her zaman her şey hoşumuza gitmiyor değil mi."

Dik dik baktım gözüne. Özel şoför triplerinin nedeni belli olmaya başlıyordu. "Sen yine de ayağını denk al." "O ayakla sana buradan bir tekme atarım..." Şapşal. "Söyle bakalım ta iş çıkışı fark ettiysen anahtarın olmadığını bu saate kadar neredeydin?"

"Ha şey, öyle yemek falan yedik..." "Yemek yediniz..?" diye sordu üstüne bastıra bastıra. "Ha bir de şey, dondurma," dedim yapmacık bir gülümsemeyle. "Bak bir de pişkin pişkin..."

Oyş senin tribini yesinler. Tipsiz.

"Bak döverim." Yüzüme düşen saçları arkaya attım. "Şu saçımı örsene ya." "Özel şoförün örsün."

Hayda.

"Bilmiyormuş ki örmeyi." Yavuz'un yüz ifadesini keyifle izledikten sonra sırtımı ona doğru dönüp saçlarımı savurdum. Bıkkınca iç geçirip saçlarımı örmeye başladığında "Bu hiç hoşuma gitmedi..." diye mırıldandı tekrardan.

*****

Yapışkanlı şeffaf folyoyu kitabın boyunda kestikten sonra tam yapışkan kısmını açmıştım ki kapı ziliyle söylendim. Tam yapışkan kısmına toz ve kir yapışırsa bir işime yaramazdı. Dikkatlice tozları fazla uçuşturmadan kapıya yöneldim.

Kapıyı açıp karşımda Zeyd'i bulduğumda şaşırmadım bile. "Niye geldin yine?" dedim görgü kurallarına aykırı davranarak. "Hoş bulduk prenses." Kaşlarımı kaldırdım ve kapının önünden çekilmeden baktım öyle.

Arıza tespitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin