👉51. Küçük prens

9.3K 575 80
                                    

"Zeyd bu salonda neden kimse yok?" Böyle durumlarda neden bozuk plaka bağlıyordum bilmiyorum. "Ne oldu şimdi birden bire anlamadım ki?" "Zeyd. Bu salonda. Neden. Kimse yok?" dedim tane tane dişlerimi sıkarak.

"Sen. Burayı. Kapattırdın. Mı?"

Kafasını açıp içindeki okumak ister gibi bakıyordum gözlerine. Bir an afallar gibi oldu. "Hayır," dedi tereddütlü bir tını ile. Derin bir nefes çektim içime. "Yaptın mı bunu? Kapattırdın mı?" "Hayır," dedi yine ama yalan söylüyordu. Bunu biliyordum.

"Yaptın. Tabi ki de yaptın." Ben ayağa kalkmamla o da kalktı. "Ne yapıyorsun?" "Gidiyorum." Ben gitmeye yeltenirken kolumu tuttu. "Alya saçmalama, daha film bitmedi." Sinirle ona doğru döndüm. "Yaptın mı?"

Gözlerini gözlerime kenetledi. "Yaptım," diye kabullendi istemeye istemeye. Biliyordum. "Neden?" "Rahat edelim diye. Eğer yapmasaydım şu an benimle böyle tartışamazdın." "Bir de gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun."

"Sor bir kendine neden acaba? Doğruyu söylediğimde verdiğin tepkiye bak." "Ben gidiyorum, bırak kolumu." İç geçirip, "Yine aşırı tepki veriyorsun," dedi adeta yorgunlukla. Kolumu elinden çekerken, "Aşırı tepki vereceğimi bile bile yapmadın mı bunu? Hoşlanmayacağımı bile bile?" dedim sinirle.

"Anlayacağını düşünmemiştim." Alayla güldüm. "Demek ki düşündüğün kadar aptal değilmişim." Yine gitmek için arkamı döndügum sırada film başladı ve Zeyd bana seslendi.

"Gitme."

Durdum. Arkamı dönmedim ama gidemiyordum da. "Bak film de başladı. Gitmen için bir neden yok ki, gitme."

Ben kıpırdamayınca arkamdan yaklaştığını hissettim. "Kötü bir şey yapmadım biliyorsun." Hayır, kötü bir şey yapmadın. Sadece yersiz. Gereksiz. Saçma. Rahatsız edici. Kafa karıştırıcı.

Neden? Neden böyle bir şey yapma ihtiyacı duymuştu ki?

Hala ne tepki vermiştim, ne de gidebiliyordum. Elini bileğimde hissettim. Sonra beni oturduğumuz tarafa doğru çektiğinde direnmedim. Yine oturduk ama bu defa biraz gergin. Ona bir kez bile bakmadan ekrana diktim gözlerimi.

"Kızma. Kızınca da çok güzel oluyorsun ama kızma." Yutkunup, "Sus," dedim ona. Filme konsantre oluyormuş gibi yapıyordum ama aslında filmi çoktan unutmuştum. Ben daha bir hareketini analiz edemeden, anlayamadan o bambaşka bir şekilde kafamı daha da çok karıştırıyordu.

"Önüne bak," diye ekledim sonra. "Eğer surat asıp filmi izlemezsen bütün akşam sana bakarım. Ha bir de şu mısırdan yemezsen." Gözlerimi ekrandan alıp kızgın bakışlarımı ona diktim. "Sen beni sınıyor musun?"

"Hayır. Buraya güzel vakit geçirmek için geldik. Surat asman hoşuma gitmiyor." "Tamam, dön önünü," dedim terslercesine. Mısırı kucağıma koymasıyla birlikte, "Hem suçlu hem güçlü," diye söylendim kendi kendime. Ağzıma iki tane mısır atıp gözlerimi yine ekrana diktim ve bu defa sadece filme odaklandım.

'Takma unut gitsin' isimli terapi seansını açmış bulunuyoruz.

Hayırlı uğurlu olsun.

*

"Bir an geçekten gideceğini düşündüm." Ekrandaki yazılara bakarak ışıkların açılmasını bekliyordum. "Zaten gerçekten gidecektim." Işıklar hala açılmayınca öylece oturmaya devam ettik ikimiz de.

Tekrar konuştuğunda bakışlarımı ekrandan ona çevirdim. Hafif bir tebessüm vardı dudaklarında. "Niye gitmedin peki? Kıyamadın mı yoksa bana?"

"Sana? Sana her türlü kıyarım ben. Antipatik." Sırıtışı büyüdü. "Biliyor musun, bizim seninle hiç resmimiz yok," dedi birden bire.

Hadi canım?

Arıza tespitWhere stories live. Discover now