👉37. Tabu

10.6K 646 42
                                    

Kapıyı çaldığımda garip bir şekilde gerilmiştim. Biraz bekledim. Acaba bay mükemmel nasıl bir karşılama hazırlamıştı. Yüzüme tükürmese iyi.

Kapı açıldı. Kendimi korumak istercesine bir adım arkaya attım ve kafamı yana doğru çevirdim. Birkaç saniye öyle durdum. Sonra göz ucuyla kapıdaki şaşkın Zeyd'e baktım. Başımı hafifçe ona doğru çevirdim. "Güzel. Yüzüme tükürmedin ve giyiniksin. İlerleme kat ediyoruz." Hafifçe tebessüm ettiğimde hala şoku atlatamamıştı.

İçeriden sesler gelince kaşlarımı çattım. "Misafirin mi var?" diye sordum. Başıyla onaylayınca, "Şimdi anlaşıldı giyinik olmanın ve tükürmemenin sebebi..." dedim alayla. Tam o sırada, Zeyd herhangi bir tepki vermeye fırsat bulamadan, biri belirdi arkasında. "Giyinik mi dedi o?"

Kıvırcık kahverengi saçları ile fazlasıyla sempatik görünen oğlana baktım bir an. Biraz yanlış anlaşıldım galiba. "Giyinik değildir o Kaan." Zeyd dirseğiyle dürttü arkasındaki adının Kaan olduğunu öğrendiğim kişiyi. "Gir içeri." Ama Kaan'ın meraklı bakışları hiç de öyle bir niyeti olmadığının göstergesiydi. "Her neyse," dedim toparlamak istercesine. Elimdeki telefonu havaya kaldırdım "iyi günümdeyim bay mükemmel. Israrla çalınca belki önemlidir diye düşündüm."

"Bay mükemmel mi dedi o." Zeyd bir kez daha dirseğiyle dürtecekti ki Kaan bu defa yana doğru kaydı. "Lan bi git." Zeyd uzattığım telefona uzandı. "Ben de nerede kaybettiğimi bilemedim. Yoksa almaya gelirdim." Hafifçe gülümsedim. "Emre mesaj at o zaman diye dâhice bir fikir sundu ama ben getireyim dedim." Telefonu eline verince geriledim arkaya arkaya.

"Bir dakika. Gidiyor musun?" Şaşkın ve garipseyen bakışlarımı diktim Kaan'a. "Evet," dedim sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibi tereddüt ederek. "Girseydin." Alaycı bir şekilde dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. "May be next time, but probably not..." Arkamı dönmeye yeltendiğimde "Dur!" diye seslendi tekrardan.

"Ne?" Birazcık yana doğru donup onlara baktığımda Zeyd yine dirseğiyle arkadaşını susturmaya çalışıyordu. Kaan kafasını yana doğru eğince meraklı gözleri baştan aşağı süzdü beni. İlgiyle beni inceleyen gözlerinde tanıma vardı, sanki kim olduğumu biliyormuş gibi. Ama ben onun kim olduğunu bilmiyordum o yüzden benim boş bakışlarımda hiçbir değişiklik meydana gelmedi.

"Sen tamirci kızsın." Kaşlarımı kaldırdım, Zeyd'e kaydı gözlerim istemsizce.

Arkadaşlarına benden mi bahsetmişti?

Tamirci kız.

Tabi bahsedecek adamın aküsünü yürütmedin mi sen? "Oğlum sussana, bir gir içeri," dedi dişlerinin arasından Kaan'a. "Yok valla girmem. O da gelsin." Kaşlarımı biraz daha kaldırdım ona tedbirlice bakarken. Ben? Ne alaka? "Ne yapıyorsunuz ya burada?" İkisinin arkasından bir başkası belirdi. Kumral, surferboy tipinde yakışıklı bir çocuk. "Kim..?" derken bakışları beni buldu. "Bu o mu?" diye sordu öyle ortaya.

Sosyofobik eğilimlerim yerini başka bir şeylere bırakırken uzaklaştığım kapıya doğru yaklaştım biraz. "Yalnız o falan, ayıp oluyor biraz, buradayım çünkü." Gözlerim ikisinden Zeyd'e kaydı yine. Alaycı ve sinsi bir gülümseme yer edindi dudaklarımda. "O kadar anlatmışsın, bari adımı da söyleseydin, o olduk sayende..."

"Oo, vurdu gol oldu." Kaan'ın sözlerine rağmen Zeyd'in bir maske kadar ifadesiz tuttuğu yüzüne bakıyordum sadece. "Niye biriktiniz lan kapı ağzına?" İçeriden üçüncü biri daha çıktığında göz devirdim. Çok güzel. Tiyatro oynuyoruz sanki. Son çıkana baktım. Simsiyahtı saçları. Onunkinin yanında Zeyd'inkinin kesinlikle siyah olmadığı belliydi. Garip dikkatli gözleri vardı. Koyu yeşil, böyle bir zeytin yeşili.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now