👉18. Game over☠

17.2K 975 38
                                    

"Buradaki kimsenin birlikte geçirdiğimiz geceden haberi yok mu?"

Gözlerim onda takılı kaldı. Sözleri algılamam zaman aldığı için değil. Ne kadar komik olduğunun farkında mı acaba diye. Birlikte geçirdiğimiz gece? Deli bir tane değil ki. Sonra gözlerimi yumdum ve o sessizliği dinledim. Büyük ihtimalle fırtına öncesi sessizlik. Sessizliklerin en huzurlusu, çünkü saniyler içinde olabilecekleri kısa bir an göz ardı etmeme izin veren bir sessizlikti.

Birkaç saniye geçti. Galiba benim kadar kolay algılayamadılar. Belki de ben bu geri zekâlıya alışmıştım artık. Ya da söylediklerini fazla hafife almıştım. Ama nedense ciddiye alamıyordum. İçimde inanılmaz bir gülme isteği doğmuştu ama başka hiçbir şey yoktu. Garip bir şekilde onu dövesim bile gelmemişti. O kadar önemsizdi söylediği sözler aslında benim için. Sonra kopan koptu zaten, herkes bir yerden konuşmaya başlayınca, sessizce ortadan sıvışmayı düşündüm. Neden ben uğraşmak zorundayım bütün bunlarla. Hem belki ben açıklama yapmadan yok olursam bu gereksizi benim yerime döverlerdi. Bir taşla iki kuş. Kafasına vurmasalar bari, zaten kıt...

Tam planımı uygulamaya koyacakken Yavuzla göz göze geldim. Ben onu yine unuttum ya. Bakışları beni olduğum yere mıhladı. Herkesin aksine o gözlerini bana dikmiş vücut dilimi okuyordu sadece. İşte şimdi yandık! Acaba beni mi doğrayacak Zeyd'i mi? Ben oyumu Zeyd'den yana kullanıyorum. Bende doğrama isteği olmaması biri onu doğrarken zevke izlemeyeceğim anlamına gelmez.

Kafamı hafifçe olumsuz anlamda salladım, 'Yok öyle bir şey, bunu sende biliyorsun' dedim gözlerimle. Benim bu kadar sakin olmam onun henüz harekete geçmemesinin tek nedeniydi galiba. Çünkü ilk hamleyi bana bırakmasaydı onu da harcayacağımı biliyordu. Ama bu defa hiç de kendimi yorasım yoktu ki. Sonra bakışlarımı ondan alıp tekrar Zeyd'e döndüm. Yaptığını çok beğenmiş bir biçimde o da marifetini izliyordu. Cidden durumdan zevk alıyordu. Buradaki kimsenin haberi yok mu demesi yok mu bide, sanki zaten olmadığını bilmiyormuş gibi.

O öfke dalgasını bekledim. Son zamanlarda sık sık yol açtığı öfke dalgasını. Ama sanki olanları uzaktan izliyormuşum da benimle hiç alakası bile yokmuş gibi bir his vardı içimde. Ya da hissizlik mi demeliyim. Söylediğine bakar mısın? Geceyi birlikte geçirmişiz. Bir cümle ancak bu kadar komik olabilirdi herhalde. Benim ne işim olur seninle?

Bu durumu düzeltmek fazla zor olmamalı, sonuçta buna kim inanır ki zaten?

Asıl sorun diğer meseleyi açarsa çıkar. Tamirhane. Onu açıklamak hiç de kolay olmaz. Ki aslında benim onu bir ara açıklamam gerekiyor. Bu böyle olur olmaz gelip burası benim diye dolanırsa, eninde sonunda ortaya çıkacaktır çünkü. Zaten saklamak için bir nedenim yoktu. Sadece böyle zor konuları konuşmaktan kaçınmam ve onları ertelememle alakalı. Düşüncesi bile yoruyor beni. Sonra bir de bunların hep benim yüzümden olduğu için o suçluluk duygusu var. Tek başıma onunla kolayca başa çıkabiliyorum ama şaşkın ve üzgün suratların çok yardımcı olacağını düşünmüyorum. Her neyse zamanı gelince bakarız ona. Şimdi başka meselelerimiz var.

Şu birlikte geçirdiğimiz gece gibi mesela. Demek ki kilitli kalmak gibi saçma sapan bir olay bile çok farklı yorumlanabilirmiş, hele de yorumlayan Zeyd Arkan olunca. Merak etmiyor değilim doğrusu böyle yaparak ne amaçladığını.

"Ne diyor bu?"

Birinin bana yönelttiği soruyla düşüncelerden sıyrıldım. "Hi?" diye bir tepki gösterdim önce kafamdaki bütün o düşüncelerin karışıklığıyla. Ardından toparladım. "Bu?" dedim elimle Zeydi işaret ederek. "Bu ne dediğini bilmiyor. Zekâsı sorunlu biraz da..." diyerek geçiştirmeyi denedim. Denemekten zarar gelmez sonuçta değil mi? Ayrıca teknik olarak olmayan bir şey söylemedim. Bence ikisi de doğruydu.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now