👉19. Açıklama

19.3K 883 55
                                    

"Sinirden çarptığını nereden biliyorsun?"

"Ne?!" gözlerimi kırpıştırdıktan sonra, "Ne saçmalıyorsun sen?" dedim çatık kaşlarla. Sorduğu soru bir an afallamama neden oldu. Sonra hemen toparlayıp tekrar kurtulmaya çalıştım. Ne kadar da sıkı tutuyordu. Sanki bir şeylere tutunuyormuş gibi. Artık diğer elimi de devreye sokmak zorunda kalmıştım. Ellerimiz üst üste ve ben öfkeden nefes nefese kalmışken o hala hiçbir şey olmamış gibi yerinden kıpırdamıyordu.

Konuşmaması daha da sinirimi bozuyordu. "Ya bıraksana! Bırak dedim!" "Sana bağırma dedim." "Bu haldeyken nasıl bağırmamamı beklersin?" Artık çekiştirmeyi bırakıp yorulmuştum. Elleri hafif gevşerken fırsattan istifade bir hışımla çekeyim derken bu seferde iki elimi de birleştirip elinin içinde hapsetti.

Elim avucunda kaybolurken sanki elinde kuş tutuyormuş gibi dikkatliydi. Beni bu şekilde sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama şu an beni sakinleştirebilmesi imkânsızdı. Daha çok şaşırmama ve afallamama neden oluyordu. Böyle olmaması lazımdı. Karşısında her zaman kararlı olup duruşumdan ödün vermemem lazımdı.

"Ayrıca..." ellerini çekmeden beni kendine daha da yaklaştırmaya başladı. Sonra birden beni kendine çekti ve kollarına hapsetti. Bana sıkıca sarılırken bende refleks olarak kollarımı büküp ellerimi göğsüne koymak zorunda kaldım. Kafamda sol omzunun üzerindeydi. Bu vaziyette kendimi kurtarmam imkânsız gibi bir şeydi. Resmen tek beden olmuştuk ve aramızdaki tek şey göğsündeki kollarımdı.

"İnsanlar şaşırınca ya da beklenmedik bir şey olunca da kalpleri hızlı atar değil mi?" Kıpırdamaya başlayınca daha fazla sıktı beni "Şu an olduğu gibi"

"Benim kalbimin hızlı attığı falan yok!" Eğer kollarımı bir milim kullanabilseydim.

"Öyle mi?" dedikten sonra kafasını eğip çenesini omzuma koydu. Bu yaptığıyla vücudum daha da kaskatı kesildi. Kafasını kaldırmadan beni daha da sıkmaya başladı. "Canımı yakıyorsun!" diye tısladım. "O zaman söyle..." Benim sesimde ne kadar bıkkınlık varsa onda da tam tersiydi. Sanki sabaha kadar vakti varmış gibi. Sabırlı bir şekilde hareketlerimi takip ediyordu.

"Öyle bir şey yok! Şimdi bırak beni yoksa çok kötü olacak." Böyle yaptıkça beni daha da sinirlendirdiğinin farkında değil miydi acaba?

"Peki." dedikten sonra çenesini hafifçe çekti omzumdan. Tam rahatladım derken hiç beklemediğim bir şey yaptı ve omzumu öptü. Yani buna öpücük denmezdi, daha çok dudaklarını bastırıyordu. Dudağının sıcaklığını hissetmem içimde bir ürpertinin olmasına sebep oldu. Yine dikkatimi dağıtmayı başarmıştı. Konuşamıyordum. Beni böyle esir almasını istemiyordum. Karşısında bir şey yapamamak sinir bozucuydu.

Vücudumu oynatamasam da kafamı oynatabilirdim. Ama eğer böyle yaparsam yüzlerimiz haddinden fazla birbirine yakın olurdu ve ben bu riski göze alamazdım. Son çare ayaklarımı kullanarak kaval kemiğine tekmeyi geçirdim.

Onu uyarmadan bu hamleyi yaptığım için biraz şaşırdı. Benden uzaklaşırken hafifçe acıyla inledi. Birbirimize çok yakın olduğumuz için iyice gücümü alamadan vurmuştum oysaki. Ne kadar da bana belki on saniyeden az sarılmış ve dudağını değdirip çekmiş olsa da sanki saatlerdir bu halde kalmışız gibi gelmişti.

"S-sen, ne yaptığını sanıyorsun?" Her ne kadar kekelemek istemesem de böyle olmuştu. "Her zaman işe yarar," dedi aynı sakin tavırla. "Ne?" "Biri sinirliyken ona sarılmak." derken elinin tersiyle de ağzını sildi.

Yüzümü buruşurken "İşe yaramış gibi mi görünüyor oradan? Oradan sakinleşmişim gibi mi görünüyor. Oradan seni burada gebertmeyecekmişim gibi mi görünüyor. Seni bir kere uyaracağım. Bana. Bir daha. Sakın. Dokunma. Ve sakın ama sakın bir daha beni öpme!"

Arıza tespitWhere stories live. Discover now