👉43. Zıt kutuplar

10.5K 672 109
                                    

Başımı arkaya doğru yasladım ve bembeyaz tavana baktım. Zaman sanki bir kum saati ağır çekime alınmışçasına yavaş ilerliyordu.

Başka zaman birbirini kovalayan saniyeler şimdi sanki geçmek bilmiyordu.

Yarım saat geçti.

Bir saat.

Bir buçuk saat.

Hala hiçbir haber yoktu.

Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Tek kelime etmeden sessizce bekliyorduk. Ambulansa binerken bir ara kendine gelir gibi olmuştu. Kıvranarak bir şeyler mırıldanıp yine elimi tutumuştu.

Tek bir kelime.

"Gitme..."

Gitme demişti.

Gitme.

Çok geçmeden tekrar bilincini kaybetse de, Yavuz başıyla ambulansa binmemi işaret etmişti. Yanından bir saniye ayrılmak istemezken bunu ikiletmeden Alya'nın yanına ambulansa binmiştim. Ama sonra hastaneye geldiğimizde onu götürmüşlerdi ve hala ne bir ses ne de bir haber gelmemişti.

Tavan aşağı doğru düşer gibi olunca irkilerek doğruldum. Yukarı baktım ama tavan olduğu yerde duruyordu.

Şiddetle başımı salladım. Elimin üstünde bir el hissettiğimde yana doğru baktım. "Elini yüzünü yıkamak ister misin?" diye sordu Aylin. Herkes gibi onun gözleri de endişeyle bakıyordu.

Başımı yine iki yana salladım. Hayır. Buradan bir saniye bile ayrılmak istemiyorum.

Geldiğimizde elimdeki kanı yıkamıştım ama kıyafetlerimde hala onun kanı vardı.

Her geçen saniye delirecek gibi oluyordum. Neden hala haber yoktu?

'İyi,' dedim kendi kendim. 'O iyi. O çok güçlü. Ona hiçbir şey olmaz ki.' Ama bir türlü kendimi buna inandıramıyordum.

O attığı korkunç çığlık kulaklarımdan gitmiyordu. 'Sen çığlık atmazsın, tarzın değil.'

Gözlerindeki acı, o acıyla kasılan gergin bedeni, git gide çoğalan kan bir türlü gözümün önünden gitmiyordu.

Ya kalbine geldiyse?

Böyle sessizce beklediğim her dakika sanki uzaklaşarak kayboluyordu.

Suyun insanın avuçları arasından akıp gittiği gibi akıp gidiyordu. Onu kaybetmekten ne kadar çok korktuğumu anlıyordum her an.

Daha hiçbir şey yaşayamadan, hatta ona karşı neler hissettiğimi söyleyemeden onu kaybetmek.

Gözlerine doyasıya bakamadan, her gördüğümde dokunmak istediğim o sarı saçlarını hiç okşayamadan gidemezdi ki.

Daha yapamadığım o kadar çok şey vardı ki...

Etkilendiğim ilk şey, o çıkık gösterişli elmacık kemikleri, onlara dokunmamıştım daha hiç.

Onu resimlemek istiyordum. Tekrar tekrar ölümsüzleştirmek istiyordum.

Onu istiyordum. Benim olmasını, hep yani başımda olmasını. Elimi tutmasını.

Küçük dünyasında yer almak istiyordum.

Ve o şimdi bunların hepsinden bir haber içerdi can çekişiyordu.

Ve eğer ona bir şey olursa...

Arıza tespitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin