👉58. Teslim ol

10.7K 559 95
                                    

"Gitsen iyi olacak..." dedim fısıltıyla.

Bir korkak gibi yine kaçmayı seçtim. Kendime yaptığım bütün itiraflardan sonra bile yapabildiğim tek şey kaçmaktı. İnanamayarak gülerken ellerini iki yana açtı umutsuzca.

"Bu kadar mı korkuyorsun beni sevmekten?"

Tekrar bakışlarım onu bulduğunda beni tamamen knock out etmişti. Parmağını tam da en zayıf noktaya basmıştı. Ben onu sevmekten ölesiye korkuyordum. İçimdeki bu beni aşan duygulara teslim olmaktan.

Kontrolü kaybetmekten korkuyorum.

Bilmediğim bu yola girmekten. Sanki buzun üzerinde yürüyormuş gibi hissediyordum. Ve o buz incecikti. Kırıldı kırılacak. Ben o bilinmedik sulara düşecektim. İşte bundan ölesiye korkuyordum.

"Benden kaçabilirsin. Sonuna kadar benden köşe bucak kaçabilirsin. Ama kendinden kaçamazsın tamirci kız. Köşeye sıkıştın. Teslim ol artık..."

Teslim olmak.

İşte tam da bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum.

"Sen beni paramparça edeceksin dedin ya bana. Asla. Seni incitmek bu hayatta yapacağım en son şey. Bunca zaman senden uzak durduysam eğer, hepsi sana zarar vermeyeyim diyeydi. Peki sen? Sen bu değilsin.

Sen böylesine korkak biri değilsin ve ben neden böyle davrandığını anlayamıyorum. Çünkü düşündüğünün aksine seni asla bırakmayacağım. Sen bana gel, ben hiçbir zaman senden vazgeçmeyeceğim. Bunu bize yapma..."

"Zeyd," derken sesim zayıf ve titrekti. "Tamirciyim ben... Hiç düşündüm mü ailen buna ne tepki verecek? Çevren ne düşünecek?" Başını iki yana sallarken bir şeyler mırıldandı kendi kendine. Beynimden giden komandoların hiçbirine bedenim yanıt vermiyor artık. Ya da belki beynim o komandoları hiç göndermiyordur bilmiyorum.

Zeyd bana yaklaşıp beni kendine doğru çektiğinde karşı koymadım, zaten bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. "Geri zekâlı sevgilim," dediğinde kalbim hopladı adeta. "Ne olmuş tamirciysen? Ne yani, ellerin mi kirleniyor ha? Bu mudur sorunumuz?"

"Aptal sence kimin ne düşündüğü umurumda mı?" Kollarını belime doladı. "Ne fark eder ki? Ben sonuna kadar yanında olduktan sonra ne fark eder ki?" Kalbimin gümbürtüsü kulaklarımı doldururken, "Ben korkunç bir insanım değil mi? Canini acıtmak istemedim ki ben. Sadece...."

Cümlemi nasıl sonlandıracağımı bilmediğim için sadece sustum. Aramızdaki boy farkı çok olmadığı için kafam göğsü ve omzu arasında bir yere geliyordu. Başımı yavaşça oraya yasladığımda kalbinin gümbürtüsü beni esir aldı. "İşte şimdi tam ait olduğun yerdesin. Asla terk etme!"

*****

"Benim asıl merak ettiğim bir şey var. Neden 23:30? Bunun bir sebebi var mı?" diye sorduğunda yavaşça ona doğru döndüm. Aslında tek istediğim onu kollarıma almaktı. Bir daha hiç bırakmamak. Gitmesine asla izin vermeden yani başımda tutmak.

Ama bundan hoşlanmayacağını biliyordum. Bu fikre alışmasının zaman alacağını biliyordum. Şimdi böyle yanımda otururken bile hafiften gergin olduğunu da biliyordum. Bu olanların her biri yepyeniydi ve onun yenilikleri sevmediğini biliyordum.

Böyle şeylere alışık olmadığını da biliyordum.

O yüzden böylece yanında oturuyordum. Gülünç... Sarı saçlarından bir tutam elime alıp işaret parmağıma doladım düşünceli düşünceli. Geri açtım. Sonra yavaşça yüzüme yaklaştırıp kokladım. Saçlarının kokusunu içime çekerken gözlerimi birkaç saniyeliğine yumdum.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now