👉35. Paintball🔴

11.2K 648 54
                                    

"Tamam. Özür dilerim. Bana yardım etmek zorunda değildin. Ettiğin içinde sana minnettarım, gerçekten. Ama..." derken sözünü kestim. "Ama haddimi aştım. Bir daha olmaz."

Kaşlarını çattı ve sonra hafifçe başını salladı. Sanki seçtiğim kelimelerden hoşlanmamıştı. Ama sonuç buydu. Bana söylediği şey buydu.

Haddini aşma.

Telefonu titremeye başladığında gözlerim oraya kaydı. 'Gargamel' yazıyordu ekranda. Gargamel? Ekrana bakarken yüzünde tereddüt vardı. Açıp açmama konusunda emin değilmiş gibi. "Açmayacak mısın?" diye sordum dayanamayıp. Gözlerini kaldırıp bana baktı, sonra tekrar telefona. Birkaç saniye daha ekrana baktıktan sonra telefonu sessize aldı. "Yavuz. Ben sonra ararım onu."

Yavuz? Gargamel? Bunun hikâyesi neydi acaba. "Bazı arkadaşların bu yaptığımızdan hoşlanmayacak biliyorsun değil mi?" dedim. "Bazı arkadaşlarımdan kastın Yavuz mu?" diye sordu defansa geçer gibi. "Onu sen söyle." "Senin Yavuz'la sorunun ne?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. "Benim Yavuz'la ne gibi bir sorunun olabilir ki?"

Yavuz'la bir sorunum yok. Sadece ondan hoşlanmıyorum. Onunla olan ilişkisinden hoşlanmıyorum. Belki de onu kıskanıyorum. Hem de deli gibi. Aralarında öyle bir şey olmasa da, Alya hakkında her şeyi bilmesi, ona bu kadar yakın olması, onunla dertleşmesi beni fazlasıyla gıcık ediyor. "Bundan emin misin? Ses tonun bile aksini ifade ederken hem de."

"Oldukça," derken umursamazca, meydan okuyan bakışlarına ifadesizce karşılık verdim ve sonunda pes etti. "Gidelim mi?" dediğinde başımla onayladım. "Tamam," deyip hesabi istedim. Hesap geldiğinde bir şey söylemek ister gibi ağzını açtı ama ona attığım sert bakışla tekrar arkasına yaslandı. Hesabı halledince bakışlarımı kaldırdım. "Tamamdır." Sıkıntıyla gözleri hesap ve benim aramda gidip gelirken doğruldu yavaş yavaş. Beni sinir etmek için mi yapıyor bunu? Çünkü gerçekten başarıyor.

*****

Alya

Kafeden çıktımızda gerginliği hala atamamıştık. Gereksiz çıkışmıştım biliyorum. Kötü bir şey söylememişti onu da biliyorum. 'Haddimi aştım' demesi hiç hoşuma gitmemişti. Kast ettiğim o değildi. Çok fazla şey anlatmıştım. Bilmesini istemediğim şeyler anlatmıştım. Neden bilmesini istemiyorum onu bile bilmiyorum. Sadece benim için özel şeylerdi, tek elin parmaklarının sayısını geçmeyecek kadar az kişi biliyordu bunları. Ve o kesinlikle yanlış kişiydi.

Belki de değildi.

Bilmiyorum. Kimdi o? Ev sahibim. İnsan ev sahibiyle sözlüsünü kaçırır mı? Ardından oturup yemek yer mi? Aküsünü aldığım -çalmak demiyoruz- eski işverenim desek. O daha da saçma. Arkadaşım diyebilir miyim onun için? Aslında arkadaşım demek isterdim galiba. Onunla vakit geçirmek eğlenceliydi. Her şeye rağmen. Kibirli ve ukalaydı. Çoğu zaman umursamaz ve sinir bozucuydu ama yine de eğlenceliydi.

Ayrıca sandığım kadar ruhsuz değildi. Sakladığı kişiyi merak ediyordum. Gerçekte kim olduğunu bilmek istiyordum. O bahsettiği resimleri görmeyi de çok istiyordum. Arkan'ı değil de Zeyd'i tanımak istiyordum belki de. Arabaya bindiğimde bunların hepsini unuttum çünkü bir heyecan sarıvermişti bedenimi.

Ne vardı şu arabayı bir kere bana sürdürse? Ölüyorum denemek için. Yola çıktığımızda hala tek kelime etmemişti. Hatta benimle konuşmamak için radyo açmıştı. "Seni eve bırakıyorum?" "Hi?" dedim boş bulunarak. "Ha, arabam senin orada," diye hatırladım sonra. "Doğru."

"Kızgın mısın?" diye sordum birden bire dayanamayarak. "Hayır," dedi kısaca.

Evet çok belli.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now