👉48. Origami

10.3K 594 153
                                    

İki hafta sonra

Tıpır tıpır merdivenleri inip kendimi aceleyle tamirhaneye attım. "Paketim geldi mi?" diye haykırdım selam sabah demeden. "Ne paketi?" "Paket, kargo, posta, kutu..." Her nasıl tanımlarsanız artık. "Gelmedi," deyince Hamza olduğum yere çakılı kaldım.

Gelmedi?

"Nasıl gelmedi ya?" Başımı şaşkınlıkla eğdim hafifçe. Gelmedi dedi. Gelmemiş olamaz ki. Gelmiş olması lazım. "Gelmedi diyorum." "Gelmedi?" diye tekrarladım aptal aptal.

Yine gelmedi dedi.

Ne yani gerçekten mi gelmedi?

"Kızım gelmedi diyorum işte. Paket falan gelmedi." "Sensin kızım..." diye mırıldandım. "Nasıl gelmedi ya!" diye haykırdım ardından. "Hani hiçbirimiz sağır değiliz ya, bağırmana çok gerek yok aslında..." "Mesaj geldi paketiniz iletildi diye. E nerde o zaman benim paketim?"

Birileri güldü ama paketimin kayıp oluşuna yandığım için kim olduğunun farkında değildim. O paket buraya gelecek. Yakarım buraları. "Kız istihbaratı alıp gelmiş." "Nasıl ya," dedim hala anlayamamış ve umutsuz bir ruh haliyle. "Gelmediyse nereden bu paket?"

Hemen gideyim kargo şirketinin camlarını taşlayayım o zaman.

Benim paketimi başkasına mı verdiler yani?

"Burada paketin, gel gel," derken Ali koltuğun arkasından bir kutu çıkardı. "Ya çok kötüsünüz!" derken koşarak kutuyu ondan aldım. "Pislikler!" Heyecanla kargodan mesaj bekliyorum sabahtan beri şunların yaptığına bak. Sevimsiz tipsizler.

"Dört gözle bunu bekliyordum ben. Ödüm koptu ya." Kutuyu raflardan birinden aldığım tornavidayla açarken ben Ali ve Emre karşımda dikiliyorlardı. "Size ne oluyor?" "Hiç," dedi Emre omuz silkerek. Bende omuz silkecektim ama vaz geçip kutuya odaklandım.

Ayakkabıyı çıkarırken hayran bir nefes aldım. "Ben demiştim," dedi Ali coşkuyla. "Ayakkabı demiştim." Zorlukla gözlerimi ayakkabıdan ayırıp onlara diktim. Emre bir kez daha omuz silkti. "Kitap da olabilirdi," deyip arkasını döndü. Kaşlarım havaya kalktı. "Siz benim paketim üzerine iddiaya mı girdiniz?" dedim kızarcasına ama çok da uzun sürmedi çünkü bütün dikkatim yine ayakkabıya kaydı.

Bu arada Emre vaz geçip tekrar bana doğru döndü. "Kızım bu kaçıncı ayakkabı? Doymadın bir. Hayır giymiyorsun bile." "Nereden biliyorsun giymediğimi?" dedim gözlerimi elimdekinden ayırmadan. Evirip çeviriyordum hala. "Görmedim hiç."

"Görmen gerekmiyor zaten."

Tamam giymeye fırsatım çok olmuyordu belki ama olsun. Almamam için fazla güzeldi. Koleksiyonumun bir parçası olmalıydı. "Ya çok güzel değil mi ya?" dedim ayakkabıyı havaya kaldırarak. Kimse beni kale almadı.

Hadi beni kale almıyorsunuz ayakkabımı nasılalmazsınız ya. Vicdansızlar. Ayakkabı bu ayakkabı. Ya ben bunu yerim.Ayağımdakileri çıkarıp ayakkabıyı denemek için oturdum. Ayakkabı candır.

*****

Zeyd

Tamirhaneden içeri girerken gözlerim Alya'yı aradı. Diğerlerinin teker teker çıkmasını beklemiştim. Hesaplarıma göre içeride sadece Alya kalmıştı. Masanın üzerinde yığılı dosyalar vardı ve arkasından bir adet sarışın yakışıklı Rapunzel gözüktü.

Ayak seslerime gözlerini önündekilerden kaldırmış bakıyordu. Saçları yüzünün etrafında dalga dalga süzülürken karamel rengi gözleri kocamandı. Tanrım neden bu kadar güzeldi ki? Her defasında yine beni heyecanlandırıyordu.

Arıza tespitМесто, где живут истории. Откройте их для себя