👉29. Ne hissetmeliyim❓

11.7K 637 15
                                    

SÜRPRİİZZZ🎉🎊🎉!

Sınavlar bitmiş, tatil başlamış, biz burada 10k olmuşuz... Kutlayacak çok şey var😊, o yüzden kısasından da olsa bir bölüm bırakalım dedik😉. Sizler de artık yorumlarınızı bırakırsınız🙄.

Hepinize iyi okumalar;
Ve Çemkirella'dan sevgiler🍀🖤.

*****

"Baksana diyorum ki. Bugün kapatalım. Cama da kâğıt asarız 'sözümüz var, kapalıyız' diye." "Emre bir git şuradan bak yoksa cama seni asacağım." Ona kısaca kötü kötü baktıktan sonra tekrar telefona baktım. Sabahtan beri yazan üç dört kişiye cevap yetiştirmeye çalışıyordum. Kendimi bir whatssapp grubunda bulmuştum ve ne giyeceğimden tut da nasıl gülümseyip yürüyeceğime kadar her şeye karışan insanlarla doluydu. Saç makyaj derken bunların eline düşersem şebek maymununa dönüşeceğim kesinleşmişti.

Hayır alt tarafı söz ben niye olmadığım birine dönüşmek zorundayım bunun için? İç geçirdim. "Sen gitmeyecek misin?" diye sordu Ali. İyice arkama yaslanıp sıkıntıyla inledim. "Beni çiğ çiğ yiyecekler," diye yakındım. "Abartma," dedi Selim göz devirerek. Ben de gözlerimi belertip baktım ona. "Abarttığımı mı düşünüyorsun? Bana gönderdikleri elbiseye bakar mısın?" Telefondan yarım saat önce gelen elbise resmini açıp gösterdim ona.

"Pembe..." dedim her şeyi açıklıyormuş gibi. Pembeyle renk olarak bir sorunum olmasa da elbise olarak kesinlikle var. "Pembe ya pembe," diye tekrarladım dehşetle. "Şeker pembesi." Gözlerimi kocaman açmıştım. "Şeker pembesi," dedim bir kez daha. "Renk körü değilim Alya," diye karşılık verdi Selim her zamanki ifadesizliğini koruyarak ama Emre'nin suratında alaycı bir ifade belirmişti. "Korkunun ecele faydası yok, eninde sonunda gideceksin," dediğinde yanaklarımı şişirdim. "Belki de gitmem," dedim umursamazca.

Hayretle baktılar bana. "Ne demek belki de gitmem?" Omuz silktim. "Herkes ne zaman gidiyorsa ben de o zaman giderim. Kendi kendimi hazırlayabileceğimden eminim," dedim kesinkes bir ses tonuyla. "Bunu yanına bırakmazlar," derken Emre gayet eğleniyordu. "Şeker pembesi..." diye mırıldandım kendi kendime. Onu gerçekten giyeceğimi düşünmüyorlardır herhalde...

"Tatlı telaşlar bunlar, git tadını çıkar işte." Hamza 'tecrübe konuşuyor' dercesine bakıyordu. "Aslında bakarsan telaşlı değilim. Heyecanlı bile değilim, olamıyorum çünkü dehşete kapıldım.". Gerçekten dehşete kapılmıştım ama heyecanlı olmamamın bununla bir alakası olup olmadığını kestiremiyorum. Birden aklıma Zeyd'in dünkü sözleri geldi. Acaba gelecek miydi akşam? Kesin bir cevap vermeden çekip gitmişti öylece. Gerçi neden gelsin ki?

"Ya tutku? Heyecan?" demişti. Hafiften tedirgindim evet, ama bununbbahsettikleri heyecan olmadığına eminim. Sıkıntıyla kıpırdandım. Hissettiklerim ne kadar normal bilmediğim için, anormal olduğunu da düşünmüyordum ama yine de kafam karma karışıktı. Hayatımda değişikliği hiç sevmem ve şu an hayatımın en belirsiz adımını atıyordum galiba. Önüme nelerin çıkacağını kestirememek hiç hoşuma gitmese de başladığım işi yarım bırakacak biri değildim.

Korkup kaçacak biri hiç değildim ve bu da sonuna kadar gideceğim anlamına geliyordu. Ayrıca şimdilik her şey gayet iyi gidiyor. Ve bu gayet olumlu bir işaret. "Madem gitmiyorsun kalk çalış bari, sabahtan beri orada oturuyorsun," deyince kafamı arkaya doğru yaslayarak kıvrandım. "Bir huzur verseler..." diye sızlandım. "Ne kadar da mızmız oldun sen ya." "Dimi ya..." dedim kendi kendime.

O sırada telefonum titremeye başladı. Ekrana baktığımda gözlerimi devirdim. Aslı yazılı olarak hızını alamamış olsa gerek. Derin bir nefes alıp bir süre içimde tuttuktan sonra bıraktım. Gerçekten telefon konuşmaktan nefret ediyordum. Mecburen telefonu açtım. "Efendim?" "Ne yapıyorsun, ne zaman geleceksin? Yavaş yavaş hazırlanman gerekmez mi?" diye soruları ardı ardına sıralarken elimden göz devirmekten başka bir şey gelmiyordu.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now