👉24. Benimlesin

17.9K 863 195
                                    

Bu bölümü Aylin karakterine adını veren @aylinozenn'e ithaf ediyoruz. İlk okuyucumuz, ilk destekçimiz🖤

*****

Kararsız bir şekilde bir bana bir arkadaşlarına bakıyordu. Aramızdan çekilirse topu benden alırlardı ve ben hiçbir şey yapamazdım. Yine de inat etmeye devam ediyordum. Belki de birazcık ona güveniyordum. O ikna ederse oyuna girebilirdim. Zaten o olmasa topu çoktan kaybetmiş ve yenilgiyi kabullenmiş olurdum.

"Gitsin bebekleriyle oynasın o bücür." Sinirle gözlerim kısıldı bunu duyunca. Bitter çikolatanın arkasından çıktım yana doğru. Kötü kötü bakıyordum çocuğa ama birazcık da korkuyordum o yüzden bitter çikolatadan çok da fazla uzaklaşmadım. "Sensin bücür," dedim yine de çocuğa. "Versene lan topu!" diye öne doğru atılınca hemen bitter çikolatanın arkasına sığındım yine. Yenilgi bu durumda bile kabul edilemez bir şeydi. "Dur bir sakin ol," dedi o da çocuk yanından geçmeye çalışınca. "Sen de ver şu topu artık Şiriiine." "Vermicem!" derken dik dik baktım çocuğa. Diğer çocuklar da artık kızmaya başlamışlardı. "Çekilsene Yavuz," dedi biri. "Kızlar maç oynamaz," dedi bir başkası bana. Ve bitter çikolata tam o an bana 'nereden çattım ben bu belaya' dercesine bakınca minik ellerimi yumruk yaptım. Galiba giremeyecektim oyuna...

Gözlerim kale olarak kullandıkları yere kayınca kaleci çocuğun hala orada dikildiğini gördüm. Bir o yaklaşmamıştı topu geri almak için. Sımsıkı tuttuğum topu sonunda yere bırakıp bir tekme attım ve top bana kötü kötü bakan çocukların arasından, ardından ise kalenin önündeki çocuğun yanından geçip direk kaleye girdi. Alın size top. Aptal çocuklar. Bana şaşkın şaşkın bakan çocuğa dilimi çıkarıp arkamı döndüm ve tam giderken seslendi arkamdan. "Dur!"

Ben her türlü dediğimi yapar, gerekirse sahayı da yakardım aslında ama...

Ellerimi iki yana açtım. "Aman iyi be, oynamıyorum," deyip arkamı döndüm. "Oynamıyorum. Ne haliniz varsa görün..." diye mırıldandım kendi kendime.

"Ne yapıyor?" diye sordu biri ben biraz ilerdeki topa doğru ilerlerken. "Yakacak mı?" Tıpkı yıllar önceki gibi topa vurdum ve tıpkı o günkü gibi tam da istediğim yere kaleye girdi. Birkaç saniye Yavuz'la göz göze geldim. Dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. Bu hareketimi bir yerlerden hatırlamıştı. Artık o arkana saklanan küçük kız değilim dercesine bir bakış attım. Birinin arkasına saklanmak artık bana fazlasıyla uzak bir hareketti.

O günkinin aksine bugün beni oyuna çağıran olmadı. Zaten öyle bir şey de beklemiyordum. Gerçi o gün de beklememiştim. Kenardaki banklara doğru yürürken, "Hala yakabilir, yine de alev toplarını hazırlıklı olmalı..." dedi Emre arkamdan sessizce.

Onlara döndüm, çemkirmek için ağzımı açmıştım ki ilgili bakışlarla vaz geçtim. Neden? Çünkü ben gayet dengeli ve seviyeli bir insanım. Fazlasıyla anlayışlı. Takımda bana yer kalmamış mı? Hiç sorun değil ben öyle kenarda oturup mal mal izlerim...

Zaten maç benim neyime değil mi?

Ah siz bu ilk tanışmaya dua edin, yoksa ben yapacağımı bilirdim... Bir kez daha ellerimi iki yana açıp gökyüzüne baktım bıkkınca. Yine bana game over. "Sanki bensiz kazanabileceksiniz..." diye mırıldandım kendi kendime. Hep bana game over.

Bir süre kenardan izledim. İşler kızıştıkça beni ötekileştirdiklerini unuttum baya tezahürata bile geçtim. Biraz ara vermeye karar verdiklerinde 1-1 olmuşlardı. Yine biraz önceki gibi çember yaptıklarında bana da işaret yaptılar. Omuz silktim. Küsüm ben, tezahürat yapmış olmam barıştığım anlamına gelmez. Ötekileştirildiğimi unutmadım daha. Bir kez daha işaret edince gözlerimi devirerek kalkıp yanlarına gittim ve çembere katıldım. Yine Selim konuşuyordu. "Şimdi onların boylarının bizden uzun olduğunu fark ettim ve biz bunu kendi avantajımıza dönüştüreceğiz. Evet, havadaki topları kolayca kapacaklar bu yüzden hepimizin yerden oynamasını istiyorum. Böylece kolaylıkla top çalabiliriz ve topu kaleye yollarız."

Arıza tespitWhere stories live. Discover now