👉50. Şekerli mısır

10.1K 583 134
                                    

Bana yan yan baktı. Sonra birden eli bana doğru uzandı.

Refleks olarak geri çekilmeye çalıştığımda çoktan saçıma uzanıp bir kısmını arkada tutturduğum tokayı çıkarmıştı. Tokadan kurtulan saçlar yüzüme doğru düşerken, çenem hayretle aşağı düştü. Şaşkınlıktan ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı.

"Böyle kalsın demiştim," dedi umursamazca. O yürümeye devam ederken ben olduğum yerde duraklamıştım. "Senin tokalarıma garezin mi var, versene tokamı." Arkasını döndü ve bana baktı. "Tamam, çıkışta alırsın. Zaten benim bir işime yaramaz."

Çıkışta alırsın nedir ya, okul müdürü gibi.

"Bak giderim," dedim arkamı döner gibi yapıp. Tek kaşını kaldırsa da, "Bence gitmezsin," dedi emin bir şekilde. "Diyosun?" "Evet, çünkü sana ne tattıracağımı merak ediyorsun, ayrıca hangi filme gireceğimizi de merak ediyorsun, artı günlerdir sıkıntıdan patladığın için gitmeyeceksin."

"Diyosun?" dedim yine ama bu defa biraz daha az umursamaz ve biraz şaşkın. "O yüzden artık yürü de gidelim." Birkaç saniye kararsıza düşündüm. Bir yandan sırf inat olsun diye arkamı dönüp gidecek potansiyele sahiptim ama söyledikleri o kadar yerindeydi ki aslında hiç de gidesim yoktu.

Yanaklarımı şişirdim ve sonra peşinden gittim. İçeri girdiğimizde biletleri önceden aldığı için direkt geçerken, "Ne ara aldın sen onları?" diye sordum merakla.

"Sana gelmeden." İlgiyle kaşlarımı kaldırıp ölçercesine baktıktan sonra, "Geleceğimi nereden biliyordun?" diye sordum merakla. "Seni ikna etmeye gelmiştim. Son çare biletleri aldım bile gelmezsen yanacak bahanesine başvuracaktım."

Şaka mı yapıyor acaba diye yüzüne baktığımda gayet ciddi olduğunu anladım. Tam bir şey söyleyecekken dikkatini yiyecek kasasında ki kıza verdi. "Sinan bizim için bir şey hazırlayacaktı. Zeyd Arkan adına."

"Bay kibirli," diye mırıldandım sebepsiz yere kendi kendime. Tek kaşını kaldırıp bana bakınca. "Ağzımdan kaçtı, içimden söylüyordum ben onu," dedim defansa geçercesine. "Bazen o kafanın içinde neler döndüğünü gerçekten merak ediyorum," dedi bana inanamayarak bakarken.

Oho neler dönüyor neler, tilki mi ararsın, komplo teorilerimi ararsın...

Kız elinde bir patlamış mısır paketiyle geri dönünce gözlerimi pakete diktim. Bu mu yani? Mısır? O kadar gizeme ben nelerin hayalini kurmuştum. Özelliği ney ki şimdi bu mısırın? Bir de özel hazırlatmış.

"Havalar nasıl orada?" "Hı?" deyip bana beklentiyle baktığının farkına vardım. "E hadi, ne düşünüyorsun?" "Hiç," dedim yine peşine düşerek. Hiç. Mısır. Kafamı iki yana salladım. Sadece mısır.

Salona girdiğimizde daha kimse yoktu. "En arka," dedim ona. Sinemada en arkaya otururdum hep. Sonunda oturduğumuzda koltuğumda ona doğru döndüm. Mısır paketini bana uzatınca sorarcasına bir bakış attım. "Dene."

"Önce tam olarak ne denediğimi öğrenebilirsem eğer." Çarpık bir gülümseme yer edindi dudaklarında. "Şekerli mısır." "Şekerli mısır," diye tekrarladım. "Belçika'da sinemalarda hep şekerli mısır yeniyor, bence seveceksin."

Patlamış mısırı şekerle eşleştirmek biraz garip gelmişti. Birkaç kez abur cubur reyonunda değişik tatlarını görmüştüm ama hiç üzerinde durmamıştım. Tuzla yakışan bir şey şekerle yakışır mıydı ki?

"Hadi bakmayacak mısın tadına?" Tereddütle elimi uzatıp paketten bir tane mısır aldım. Hala sıcaktı. Hadi bakalım. "Fare zehri yok," dedi gözleriyle beni takip ederken. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken ağzıma atıverdim.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now