zaman

105K 5K 333
                                    

  Bora Bey nutkunu atınca sağ kolu diye tanıştırdığı Emre ile kalkıp şirkete gidiyoruz demişti. Yüzüme öylece bakınca bende ona boş gözlerle baktım. Ne bekliyordu kalkıp onu uğrulamamı git işte boşuna bekleme...

"Bahar benimle gelir misin?" İyi madem geleyim. Kahvaltımı yarım bırakarak onun arkasından çıkışa doğru yürüdüm. Bana döndüğünde kollarımı birleştirerek durdum. "Kardeşim nende böyle yapıyor bilmiyorum ama zamanla seninle anlaşacağını umut ediyorum. Bu yüzden ergen gibi davranıp kardeşimle inatlaşma."

Anlaşıldı masada yarım kalan nutkunu burada çekmek için peşinden sürüklemişti. Bende başımı dik tutarak "Merak etme yemem kardeşini..." Bu sözümün üstüne ya sabır çekerek Emre, diye bağırınmıştı. Onlar gidince bende etrafıma bakıp ne yapacağımı düşündüm. En iyisi yarım kalan kahvaltımı tamamlayayım diye düşünürken Eda Hanım varlığımdan rahatsız olmuş olmalıydı ki masadan kalkarak salona geçti.

Bende ona inat masaya kurulup keyifle kahvaltıma devam ettim. Kahvaltım bittiğinde adını bilmediğim hizmetliye çantamı nasıl alabileceğimi sordum. O da şoföre haber vereceğini söyleyerek gitmişti. Şimdi bu evde ne yapacaktım. Valizi yerleştireyim desem en fazla yarım saat sürerdi. Oda da televizyon da yoktu. Okul bir an önce başlasaydı da bu esir düştüğüm evden bir an önce kurtulsaydım.

Olduğum yerden durmaktan sıkılınca salona geçip Eda Hanımın hemen sağ tarafına oturdum. Bana göz ucuyla baktıktan sonra kumandaya basarak kanalı değiştirdi. Bende ona bakmaktansa açtığı saçma kanallara bakmaya başladım. "Bahar Hanım valiziniz..." Adımı hep işitirdim öyle hanımlı falan olunca bir gaza gelip ayaklandım.

"Tamam, gerisini ben hallederim." Valizimi getiren adam merdivenlerin hemen önüne koyarken Eda ağzında bir şeyler gevelemişti de anlamadığımdan sözüne kulak asmayarak valizimi elime aldım. Valize dokunduğum anda sanki ailemi dokunmuş gibi hislere kapılınca yine üstüme hüzün çöktü. Ben bu eve alışana kadar çok zamanlar geçireceğimi çok iyi biliyordum.

Valizimle zar zor odaya çıkınca kapıyı kilitleyerek valizimi yatağın üstüne koyup hemen açtım. Valizi açtığım anda ilk karşılaştığım şey en sevdiğim çanta olmuştu. Hemen çantamı alıp bağrıma bastım. Ben ailemden uzakta nasıl yaşayacaktım. Çantamla özlemimi gidermiş gibi koynumdan ayırarak içini açtım. İçinde cüzdanım tarağım ve diş fırçamla diş macunu vardı.

"Canım Annem!" Çantayı yatağa bırakınca valizin içinde ne var ne yok diye inceledim. Annem tatile gidiyormuşum gibi içine şampuanımı bile koymuş. Şuan ılık bir duşa o kadar çok ihtiyacım vardı ki... Elim saçıma gidince düz saçlarıma dokundum. Normalinde kıvır kıvır olan saçlarım şuanda dümdüzdü. En iyisi duşa girmek diyerek temiz iç çamaşırlarımla birlikte banyoya girdim. İlk başta sıcak suyu ayarlamakta zorlansam da bunu bile başarmıştım.

"Kızım sen bu zekayla hem o sahte kocanı hem de kendini bir şey sanan kız kardeşini rahatlıkla alt edersin sadece taviz verme." Annem başta nasılsa hep öyle gider diye boşuna söylenmiyordu değil mi?

Bedenimi ılık suyun altına bırakınca nirvanaya ulaştığımı hissetmiştim. Dünyanın en güzel şeyi banyo yapmak olmalıydı. Hiç abartmıyorum kırk dakika suyun altında kaldıktan sonra hiç istemeyerek duştan çıkıp saçımı kurutmadan giyindim. Saçımı havluyla sardıktan sonra odama geçip yatağın üstüne baktım. Galiba az önce hiç fark etmeden hazine aramışım. Yine eşyalarıma kavuşmanın mutluluğu içindeydim.

"Şöyle düşün Bahar, sen buraya okumaya geldin ve okul bitince ailenin yanına gideceksin." Tabi canım bu adamla ölene kadar evli kalacak halim yoktu ya o istese de ben evli kalmayı istemezdim. Önce okul bitecek sonra annemin söylediği gibi bileğime altın bileziğimi takıp evime döneceğim.

Kapının vurulmasıyla "Kimsin?" Diye sormuştum. Kapının arkasından yemek hazır Bahar Hanım diye ses işittiğimde tamam diyerek elimdeki son kıyafetimi de dolabıma astım. Açık valizi de kapattıktan hemen sonra dolabın yanına koyunca elime telefonumu alıp saate baktım. Oha saat ne ara bir olmuş. Üstelik Annem ve Uğur da aramış... "Neyse yemekten sonra dönüş yaparım."

Telefonu arka cebime koyduktan hemen sonra kilitlediğim kapıyı açarak dışarıya çıktım. Aşağıya indiğimde ise sabah ki tayfa tam hazır beni bekliyordu. Bunlar işe diye gitmemişler miydi? Tabi ya değerli kız kardeşine bir şey yaparım diye dayanamayıp geri dönmüş. Hepsine sahte gülücük göndererek sabah ki yerime oturup tam karşımda oturan Eda'ya baktım.

"Akşam yemekleri de saat sekizde hani bil diye söylüyorum her seferinde senin keyfini bekleyemeyiz..."

"Eda biraz önce seninle ne konuştum..." Anlaşıldı. Ben gelmende önce epey dedikomu yapmışlar. Eda omuz silkerek çorbasına başlayınca Emre gülümseyerek "Yenge nasıl alışabildin mi?" Bu çocuk insandı ya insan valla bak bunların yanında onu meleke gibi görüyorum.

"Pek alıştığım söylenemez Emre, hem bu şehre hem de bu eve çok yabancıyım uzun süre de alışamam." Pek de alışmak istemiyordum. Eda bana kötü bir bakış atınca onun Emre'ye abi diye hitap ettiğini hatırladım. Tahminen Emre bizden büyüktü ama Bora'dan da küçüktü.

"Abim müsait olduğunda sana İstanbul'u gezdiririz..."

"Emre, yemeğini mi yesen..." Ne oldu ya adam ne güzel konuşuyordu. İlla kara kedi gibi araya gir. "Pardon, Abi..." Yazık ya bu çocuk fazla sempatik... Emre'den gözümü alırken Eda'nın tuhaf bakışını yakaladım. Bence bu kız Emre'ye bildiğin aşıktı. Bak bu çok iyi kozdu. Küçük Hanım abisinin sağ kolunu seviyor.

"Neden normal insanlar gibi yemek değil de bakışlarınızla birbirinizi yiyorsunuz. Sizi son kez ikaz ediyorum yemeğinize dönün..." Yemek boyunca soğuk bakışlara artı olarak yemeğimi soğutmaya göze almadan yemeğimi büyük iştahla yedim. Yemek sırasında arka cebimdeki telefon rahatsız edince masanın üstüne koymuştum ki yemek bitiminde masadan kalacaktım ki telefonum çalmaya başladı.

Yakışıklı... Arıyor yazıyordu ki Bora'nın bunu görüp bana öldürücü bakışlar atmasının hemen ardından telefonumu kaptığım gibi ayaklandım.

"Ben hemen gelirim size afiyet olsun.."




BİRAZ HIZLANALIM MI?



KIZIL  👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin