anılar

86.2K 4.4K 228
                                    

Özlemiş miydim? Beni hasta halimle hastane köşelerinde bir başıma bırakıp yurt dışına temelli yerleşme kararı alan adamı mı? Hiç sanmıyorum. Eda'nın sorusuna hiç duymamış gibi cevap vermeyince Eda bu defa da intikam alır gibi koluma vurup sorusunu yeniledi.

"Eda, zorlama yengeni belli ki cevap vermek istemiyor." Bora'nın çıkışı üzerine tam önümde oturan adama baktım ama sadece ensesini görebiliyordum.

"Hayır, Eda ben birilerini özlemeyi uzun süre önce bıraktım." Eda alttan o çekerken bende kollarımı önümde birleştirerek dışarıya bakmaya devam ettim. Uzun süren sessizlikten sonra Eda yine sorular sormaya başlamıştı. Bende eve geldiğimizde kimseyi beklemeden arabadan inerek eve hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım. Eda arkamdan seslense de yine duymamazlığa vurarak direkt odama çıkıp kapıyı hızla çektim.

Neye bu kadar sinirlenmiştim bilmiyorum ama fazla öfkelendiğimi biliyordum. Kendimi banyoya atıp elimi yüzümü yıkayınca soğuk su rahatlatmıştı. Ayna yüzüme baktıkça derinlere dalıp gittim. Elim gözaltımdaki beneklere gidince yılların beni ne kadar çok değiştirdiğini fark etmiştim. İki yılda tamamen olmasa da çillerim azalmış saçlarımı üç defa kestirmeme rağmen eksiye nazaran daha uzundu.

Ben o ardında bıraktığın çilli aptal kız değilim! Birkaç saniyeliğine gözlerimi kapatıp tekrar hastane günlerime gitmiştim. Onun beni satın aldığını öğrenmemin üzerinden bir gün dahi geçmeden hastalığa kalmıştım. Öyle ki geçirdiğim kötü günlerinden ardından üç gün hastane de yatınca ancak kendimi toparlayabilmiştim. O ise hastane çıkışımı bile beklemeden beni terk edip gitmişti.

Oysa o günlerde ne çok mutluydum. Beni satın alan adamdan kurtulup rahata ermiştim. Şimdi ise bütün hücrelerim kıskançlıkla kıvranıyordu. Derin bir nefes alarak gözlerimi araladım. Düşünme Bahar düşünme! Banyodan çıktığımda oda da bir aşağıya bir yukarıya dönüp durdum. "Kaşınmasana be!" Ayağımda ki kaşınma hissiyle dişlerimi sıktığımda elime topak bir şey denk geldi. Hemen boy aynasının karşısına geçerek elbisemin eteğini yukarıya kaldırıp bacağımın arka tarafına baktım. Ben daha ne olduğunu görememiştim ki kapının aniden açılmasıyla önce afallamış sonra da kendime gelip açık bacağımı kapatmıştım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun kapı çalma gibi bir adetin yok mu?" Buraya en son geldiğinde de aynısını yapmış ve ben yine aynı sözleri sarf etmiştim. Zaten ondan başka hiç kimse kapımı çalmadan içeriye dalmazdı.

"Her defasında aynı kareyle karşılaşmayı umamazdım değil mi?" Bu pişkin sözlerinden sonra dişlerimi sıktım. O ise kapıyı kapatıp tam karşımda yerini alarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Bana olan öfken ne zaman son bulacak?" Bildiğin cevapların sorusunu sormaktan zevk alıyordu.

"Hiçbir zaman senden hep nefret ettim hep de edeceğim Bor Bey..."

"Bana olan kinini nasıl azaltabilirim?" Soruya bak ya benim sana olan kinim hiç bitmeyecek... Bende onun gibi kollarımı göğsümde birleştirerek iki adımla ona yaklaşarak başımı dikleştirdim.

"Neden kinimi azaltmak için üstün çabalar içine giriyorsun?" Dünya döndükçe beni satan alan adamı affetmeyecektim. Tıpkı kanıtını göstermek için alyansı parmağımla göstererek "Çünkü ben esaretimden kurtulana kadar seni affetmeyeceğime dair yemin ettim."

"Ne yani parmağındaki yüzükten kurtulursan beni affedecek misin?" Geçen sene on dokuzuncu yaş günümde aynı zamanda bu esarete düştüğüm gün olan evlilik yıl dönümüzde bana bu alyansı alıp zorla parmağıma geçirmişti.

"Evet, senden kurtulduğum gün sana olan kinimi öfkemi azat edeceğim çünkü senden kurtulduğum gün bayramım olacak..." Yüzü düşünce göğsünde birleştirdiği kollarının bağını da çözdü. "Babamın da söylediği gibi bayramlar da büyükler affedilir..." İşte bu defa harbiden öfkelenmişti. Bana doğru uzanıp soluğu burnumun dibinde olunca bunuma parfüm kokusu doldu.

"Sen ne zaman büyüyeceksin?" Ben sen yokken epey büyümüştüm de sende henüz idrak edemedin. Bir adım gerileyince ben kollarımı indirerek arkamı döndüm.

"Sen neden geldin?" Ona tekrardan dönüp yüzüne bakınca "Ya da ne zaman döneceksin diye mi sormalıyım?"

Bora öfkelendi mi yoksa bu soruma mutlu mu oldu bilinmez yüzünde tarifini edemediğim gülümseme oluştu. "Ne o küçük hanım ben yokken fazla özgürdün de benim varlığımla kısıtlanıyor musun?" Aynen öyle hemen gitsen de kurtulsam. "Sana kötü bir haberim var Kızıl, ben hiçbir yere gitmiyorum. Sen de gidemediğine göre asıl esaretli günlerin şimdi başlıyor..."

"Neden gitmiyorsun? Hani temelli yerleşmiştin şimdi ne oldu da fikrin değişti?" Üstelik tam da onsuzluğa alışmışken neden dönüvermişti. Belki bir gün varlığına katlanabilirdim ama daha fazlasına tahammül edemem.

"Çünkü Kızıl, ailem, işim... Sevdiklerim bu şehirde... Neden onlardan uzakta kendime azap çektireyim?" Sevdiklerimmiş senin gibi adamlar sevmeyi nerden bilir ki?

"Ben çekeceğime sen çek diyorsun öyle mi? Tamam, o halde bende kuzenime taşınırım. Zaten karı koca ilişkimiz yok. Sadece kağıt üstünde evliyiz aynı evlerde yaşamak zorluluğumuz..." Ben sözümü tamamlıyordum ki sol kolumu tutup sıkmaya başladı.

"Sevgili Uğur'un güveniyorsun değil mi? Zaten bütün gücü ondan alıyorsun değil mi?" Canımı acıtıyorsun diye fısıldadığımda daha çok sıkmaya başladı. Bende sinirlenerek tırnağımı koluna geçirdim.

"Canım acıyor bırak!"

"Acısın benim ki acıyorsa seninki de acısın!"








KIZIL  👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin