Bölüm 7

2.7K 359 102
                                    


TEŞEKKÜRLER..
Bir haftadır kapak görseli olarak kullanmakta olduğum medyadaki güzel çalışma değerli okurum @Amphitrittee tarafından yapıldı..

Gemide iki hafta Niki için yoğun ve yorucu geçmişti. Elena'nın durumu ağırlaşmış ve gece gündüz ateşlenmişti. Doktor Smith bu durumu kızın daha iyi beslenmesine ve vücudunun güçlenmesine bağlıyordu ama bu açıklama Niki'ye çok saçma geliyordu. Doktorun savunduğu tez kızın bünyesindeki hastalıkla savaştığı için ateşlendiği şeklindeydi ama fazlasıyla kötü göründüğü de yadsınmaz bir gerçekti.

Lobelia'nın da desteğiyle Niki, sürekli kuzeninin başında ateşini düşürmek için uyumadan bekliyor, yorgunluktan baygın düşene kadar dinlenmeyi reddediyordu. Bu süreçte ne güverteye çıkıp kaptanı denize atmaya ne de Tony'le oturup konuşmaya vakti olmuştu.

Bu arada büyük, hem de çok büyük bir tehlikeyi bertaraf etmişlerdi. Yola çıktıkları günün sabahında doktor Niki'ye Elena'nın ilaçlarını vermiş, kız da ona Scarlett'in verdiği kavanozu göstermişti.. Burnu ilaç kokuları konusunda oldukça hassas ve deneyimli olan doktor kavanozun içinde nasıl bir karışım olduğunu anlamak için koklayınca risin ve sipsi çiçeği özlerinin kokusunu almıştı. Eczacıdan terkibi alışı hakkında Tony'nin anlattıklatıyla bu zehir kokularını bağdaştıramayan adam Scarlett'in ilacı zehirlediğinden neredeyse emindi. Niki, ne mutlu ki, Scarlett'e güvenmediği için ilacı Elena'ya vermekten son anda vazgeçmişti ve bu korkunç olay böylece atlatılmıştı. Eğer denize açılmamış olsalardı, öfkesini ifade edecek kelime bulamayan Tony gidip o kavanozun içindekileri o kadına yedirecekti. Onun yerine kimsenin eline geçmemesi için, Niki'nin balıkların zehirlenebileceği yolundaki itirazlarına rağmen, içindekini denize döküp kavanozu da okyanusun derin sularına fırlatmıştı genç adam.

O günden beri ilk defa bu sabah biraz kendine gelip yatakta oturmuştu Elena.. Lombozu açıp kamarayı havalandıran Lobelia'ya İngilizce 'günaydın' demiş, temiz havayı içine çekip güverteye çıkmak istemişti. Asil yolcuların ve kaçık kaptanın henüz ortalıkta olmayışını fırsat bilen üç kafadar güverteye çıktılar. Artık Portekiz açıklarındaydılar ve yaz güneşi ufukta yükselirken okyanus köpük köpük dalgalar halinde dört bir yanlarında oynaşıyordu. Kuzey Denizinden çok farklı bir atmosfer vardı burada.. Neşesi, enerjisi bambaşkaydı..

Güvertede birkaç dakika kalıp odalarına dönüyorlardı ki koridorda esmer, şık giyimli bir hanımefendi ile karşılaştılar. Niki kadını daha önce sadece bir kez, yine böyle yukarıya kaçak göçek çıktığında görmüştü. Ama Lobelia'nın belli ki epey sohbet etmişliği vardı.

- Günaydın Donna Therese. Nasılsınız bu sabah?

- İyiyim.. Küçük hastanız bu mu? Biraz daha iyice sanırım..

- Evet.. Kamarasından çıkabildi nihayet..

Niki, bu sıcakkanlı kadından hoşlanacak gibiydi. Elena'ya ilgi göstermiş, görünüşte kötü giyimli, hastalıklı bir oğlan çocuğundan başka bir şey olmayan kızın kolunu okşamış ve şefkatle gülümsemişti. Bir Lady için ziyadesiyle mütevazıydı doğrusu.. Niki memnun bir şekilde gülümseyince genç kadın dikkatle yüzüne baktı, gözlerinden esrarengiz bir bakış gelip geçti, ardından o da gülümsedi.

- Merhaba çocuk..

- Merhaba hanımefendi.

- Sohbet etmeye ne dersin? Odama gelsene..

Niki ve Lobelia bir an için göz göze geldiler. Kadın tedirgindi ama Niki'nin merakı ağır bastı.

- Önden buyurun hanımım..

Genç kadının kaldığı kamara kendilerininkinden daha geniş ve lükstü. Etrafı düzeltmekte olan, en az hanımı kadar canayakın görünen hizmetçi kız geldiklerini fark edince işini burakıp reverans yaptı.

KARDELEN VE HERCAİ Where stories live. Discover now