Bölüm 27

2.4K 352 241
                                    


Yerde ne kadar kaldığını bilmiyordu.. Kapısını yumruklayan her kimse bir süre önce vazgeçmişti, artık hiç ses gelmiyordu.. Ağlama ihtiyacı biraz azalmıştı ama utancı gittikçe artıyordu. "Yer yarılıp beni içine alsa keşke, kimsenin yüzüne bakamam ki..".. Kendi kendine söylenirken yine akmaya başladı gözyaşları, demek ki henüz tükenmemişlerdi..

...

Hava kararıyordu.. Veronika, ağlamaktan yorgun düşmüş, yattığı halının üstünde üşüyordu.. Kapısı bir ara yine yumruklanmış ama kız umursamamıştı. Şimdi tekrar ama bu kez daha nazik tıklatılıyordu. Kızkardeşinin sesini duyunca bir an kapıyı açmak istedi ama ne yüzle açacaktı? Neden ağladığını sorarsa ne anlatacaktı? Hamile bir kadının kocasının kollarında baştan çıkmış olduğunu mu? Ahlaken düşük, rezil bir kız olduğunu mu? Ah, bilmiyordu.. Hiç bilmiyordu.. Ama bilmemek bahane değildi.. Edepli bir kız olsa evli olup olmadığını bilmeyecek kadar tanımadığı bir adamın kendisine dokunmasına müsaade eder miydi?

- Sandra, beni yalnız bırakır mısın lütfen.. Konuşacak durumda değilim..

- Veronika, lütfen, bu yaptığın doğru değil.. Yalnız kalmamalısın, neyin varsa söyle, birlikte çözüm bulalım..

- Yapamam..

- Canım, bu kadar korkunç ne olmuş olabilir ki? Bak, Dük  Hazretleri çok endişeli, hepimiz çok endişeliyiz.. Lütfen artık kapıyı aç.. Lord Charles geldi, seni merak ediyor.. Hadi ama, en sevimli ağabeyimizle böyle mi tanışacaksın? Chopin'i de beraberinde getirmiş, yemekten sonra bize piyano çalacak.. Merak etmiyor musun?

Veronika o odadan çıkmazsa inatçı kızkardeşinin sabaha kadar kapının önünde konuşup duracağının farkındaydı. Derin bir nefes alıp kendini toplamaya çalıştı.

- Sandra, söz ver, dışarı çıkarsam kimse bana ne olduğunu sormayacak.. Hiç ama hiç kimse.. Anladın mı?

- Anladım, tamam, söz, sen yeter ki çık..

Genç kız yavaşça ayağa kalktı.. Kapıyı açtığında içeri dolan ışık gözünü aldı.. Alexandra ablasına şefkatle sımsıkı sarıldı.

- Ah, Veronika, bu halin ne böyle? Soğuk odada oturmuşsun kaç saattir.. Umarım hastalanmazsın..

Kız keşke hastalansam da ölsem diye içinden geçirse de bir şey söylemedi. Sandra hizmetçilere şamdanları ve şömineyi yakmaları, Veronika'nın kıyafetlerini hazırlamaları için emirler yağdırdıktan sonra kıyafetlere bizzat bakmaya gitti. Söz verdiği gibi bir şey sormamıştı.

Saçı yapılırken Veronika aynaya bakıyordu ama hiçbir şey görmüyordu. Hizmetçiler Sandra'nın emirlerine göre hareket ediyorlardı zaten, kendisine fikir soran yoktu.. İyi ki de yoktu çünkü bir fikri yoktu kızın..

Aklında bin türlü düşünce vardı ve saçının neye benzediği bunların arasında bile değildi. Şimdi ne yapacaktı? Tek derdi hayatı boyunca kendisine dokunmasından hoşlandığı tek adamı bir daha göremeyecek olmasıydı ama şimdi? Şimdi tam tersine adamla karşılaşırlarsa diye endişe ediyordu.. Ah, bunu düşünemiyordu bile.. Ya karşılaşırlarsa.. Ya adam onu tanırsa.. Ya rezalet çıkarsa.. Kime ne derdi, nasıl açıklardı?..

Yüzünde maske vardı, evet, ama boyundan, saçlarından, sesinden tanıması mümkün olabilir miydi acaba?.. Gerçi o kadar kadın tanıyorsa çoktan unutmuş olması gerekirdi ama ardından bakarken çok sinirliydi, bunu hissetmişti Veronika.. Sırf öfkesi yüzünden onu unutmazsa ve intikam için onu rezil ederse ya?.. Aman Tanrım, ne yapacağını şaşırmıştı genç kız.. 'Yüce Tanrım, lütfen Lord Granger'ın beni tanımasına izin verme.. Lütfen Tanrım, ben bir günah işledim ama sen beni bağışla ve cezalandırma.. Lütfen Tanrım.. '

KARDELEN VE HERCAİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin