Bölüm 46

2.6K 290 187
                                    


Uzun bir ara oldu, bir dahaki aranın da ne kadar süreceği meçhul ama gerçekten o kadar aklımı veremiyorum ki sonradan pişman olacağım saçma sapan şeyler yazmaktan korkuyorum, kelimeler parmak uçlarıma düşmüyor bir türlü. Beni anladığınızı biliyorum, bunlar çok beklenmedik ve zor günler, hepimiz için öyle ve ben hevesle başladığım ve severek yazdığım hikayemden böyle kopmayı hiç istemezdim. Yine de biliyorum ki bu günler geçecek, güzel günler göreceğiz ve yine güzel hikayelerde buluşacağız. O zamana kadar kendinize çok iyi bakın, hoşça kalın 🥰🥰🥰

Medyadaki şarkı Victor'ın katran karası geceleri için...

Victor ve James konuşa konuşa merdivenlerden inip yemek salonuna giden hole ulaşmışlardı ki kütüphaneden çıkan Prudence'la karşı karşıya geldiler. Kontes'in arkasından çekingen gözlerle bakan genç kız Victor'a bir yerlerden tanıdık gelmişti. Kaşlarını çatarak bir süre düşündü genç adam, sonrasında yüzü geniş bir gülümsemeyle aydınlandı.

- Ufaklık? Bu sen olamazsın... Tanrı aşkına, koca kız olmuşsun...

- Hepimiz büyüdük Lordum, bir gün gelip düğün davetiyelerinizi yazacağım hiç aklıma gelmezdi...

Jennifer yıllar sonra yine 'Ufaklık' diye çağırıldığında içinin sımsıcak olduğunu hissederek gülümsedi. Lord Hazretleri mükemmel bir ağabeydi ve Jennifer'a da öz kızkardeşiymiş gibi davranmaktan geri kalmazdı... Kıyafetlerine çamur sıçratmak ya da üstlerine kurbağa atmak isterse bundan üçü de nasibini alırdı. Lakap takacaksa hepsine takardı. Kriket oynamayı üçüne de öğretmişti ve hangisinin topu kaybolursa kaybolsun gidip bulmaya hiç üşenmezdi. Şimdi olgunlaşmış, kocaman adam olmuştu ama yüzündeki o haylaz gülümseme hiç değişmemişti.

- Nerelerdeydin sen? Kaç yıl oldu görüşmeyeli?

Prudence anaç bir gülümsemeyle araya girdi.

- Victor, kızcağızı sonra sorgularsın. Şimdi biraz dinlenip yemek yemesi gerek. Daha bugün geldi ve yerleşemedi bile...

- Ah anne, sana inanamıyorum. Kızı gelir gelmez davetiye yazdırmak için kütüphaneye mi kapattın? Bir de 'yerleşemedi bile' diyorsun...

- Ama ne yapabilirim Victor? Ne halde olduğumu bilmiyor musun? Her türlü yardıma çaresizce ihtiyacım var.. Senin sayende tabii...

Anne oğulun kendi yüzünden çekişmesine razı gelemeyen Jennifer ellerini uzattı.

- Lordum, ben gayet iyiyim ve yaptığım işten çok memnunum.

Prudence da başını hevesle salladı..

- Evet evet... Düğünü atlattıktan sonra Jennifer babasının yanına gidip istediği kadar kalacak... Zavallı kız çalıştığı okul binası yanınca işsiz kalmış ama elbette biz varken kendini sahipsiz hissetmesine ne lüzum var, değil mi?

- Kendimi asla sahipsiz hissetmedim Kontes Hazretleri ama çalışarak kendi ekmeğimi kazanmaya alıştıktan sonra babamın yanına dönmek biraz... Nasıl desem?... Zor geldi işte...

Victor dudaklarını büzmüş düşünceli bakışlarla kızın sesindeki hüznü ve ellerinin kendini doğru ifade edebilmek telaşıyla çırpınışını takip ediyordu. Küçücük bir kızken de konuşurken heyecanlanır, ellerini uçmak isteyen bir tavuk gibi sallar dururdu.. Şimdi büyümüş, güzel ve zarif bir hanımefendiye dönüşmüştü ama çocukluğundan geriye kalan küçük şeyler kızı, kıyafeti ve topuzuyla örmeye çalıştığı ciddiyet duvarını aşıp sevimli gösteriyordu. Geçen yıllar içinde gayet hoş bir kadın olmuştu doğrusu, süsten uzak haline ve elbisesinin sıkıcı kurşuni rengine rağmen dikkat çekiyordu. Neden çalışmak yerine evlenmemişti acaba? İstese Prudence'in ona bir koca bulması bir hafta dahi sürmezdi... Bir saniye... Koca bulmak mı?

KARDELEN VE HERCAİ Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt