Bölüm 47

2.3K 268 205
                                    

Ezan sesi ağaçların hışırtısına karışır,
Kaynayan çayın sıcaklığı odanın serinliğine...
Kaygılı gölgeler karışır huzurun ışığına...
Ve ben sana karışırım,
Bedenim bedenine,
Ruhum ruhuna...

Anton gecenin seslerini dinleyerek ağaçların arasında yürüyordu. Umudu biraz huzur bulmaktan yanaydı ama Elena'yı odada yalnız bırakıp çıkmış olmak tam aksine kendini rahatsız hissetmesine yol açıyordu. Başta niyeti kızı sakinleşene kadar yalnız bırakmaktı lakin daha fazla ayrı kalamayacağına karar verdiği anda hanın girişine doğru yöneldi. Binanın kapısı görüş açısına girdiğinde etrafa bakınan pelerinli, ince yapılı silueti ve onun arkasında dikilmiş elini kolunu oynatarak bir şeyler anlatan, kıvır kıvır sarı uzun saçlarının üzerine eski zamanlara has süslü bir şapka kondurmuş adamı fark etti ve telaşla adımlarını hızlandırdı.

- Gözlerim ressam oldu senin güzelliğine,
Kalbimin levhasına nakşetti görüntünü
Bedenim de çerçeve oldu senin resmine
Derinlikle güçlendi sanatın en üstünü. (*)

- O çerçeveyi alıp senin kafanda parçalamadan önce karımdan hemen uzaklaş seni akıl fukarası...

Tony'nin Elena'yı kolundan tutup arkasına doğru çekerken adeta hırlayarak savurduğu tehdit, ceketi de en az şapkası kadar süslü püslü olan adamın yüzünde alıngan bir şaşkınlık belirmesine sebep olmuştu.

- Fakat Lordum, ben Leydime sanatımı icra ediyordum. Bu Shakespeare... Bunlar büyülü dizeler... Siz nasıl oluyor da..

Anton daha fazla tahammül edemeyerek adama bir kez daha hırladı.

- Git sanatını başka yerde icra et. Benim Leydimden uzak dur.

- Anton, neden böyle yapıyorsun? Zavallı adama bağırma, para ver... Şey, bahşiş parası...

- Ne diyorsun Elena?

- Lüzum yok hanımefendi. Bahşiş için değildi sözlerim. Benim yegane arzum sizin asil güzelliğinize yaraşır övgüler sunabilmekti. Şimdi müsaadenizle gidiyorum.

- Ah, lütfen kırılmayınız...

- Ben kırılmam lakin... Dilerim Lord Hazretleri size karşı da bana davrandığı gibi davranmıyor olsun... Beni asıl bu üzerdi... İyi geceler güzel Leydim. Sizi tanımak şerefti...

- Ama ben bu adamı öldürürüm!..

Kısa bir reverans yapıp hızlı adımlarla uzaklaşan adamın ardından Anton'un ağzından gök gürültüsü gibi çıkan sözler, ellerini beline koyup karşısında dikilen karısı tarafından kesildi.

- Yeter Anton. Kabasın.

- Elena, sen nasıl bu adamı...

Elena hiç dinlemeden dönüp pelerinini savura savura içeri doğru yürüyünce Anton da susup peşine takıldı. O hızla odaya kadar vardılar ve Anton'un kapıyı çarparak kapatması üzerine Elena hışımla kocasına döndü.

- Sen ne yapıyorsun?

- Asıl sen ne yapıyorsun? Tek başına dışarıda ne işin vardı?

- Sen dışarı çıktın, ben de dışarı çıktım. Senin ne işin vardı?

- Ben sana kızmıştım hatırlarsan...

- Ben de sana kızdım. Düğün gecemizde beni bırakıp gittin.

- Sen de gider gitmez peşimden kendini dışarılara attın öyle mi?

- Evet, öyle... Sen çıkarsan ben de çıkarım.

KARDELEN VE HERCAİ Where stories live. Discover now