5~Ceza

14.5K 422 48
                                    




İnsan,

görmek istemediği kadar kör,

duymak istemediği kadar sağırdır.

Bazen,  geceler boyu olayın buraya nasıl geldiğini düşünüyordum. Nereden değil de, nasıl ve neden? Zihnimin içinde ki şeytan, durmadan siyah dumanını üfleyerek, kendisinin yaratmış olduğu bir ahenkle geceler boyu fısıldıyordu. Ay'la güneşin buluştuğu zaman dilimindeyse, yerini hain bir yılana bırakıp, beni terkediyordu.

Esved, şeytan ve yılan. Hangisi daha korkunçtu? Hangisi daha zararsızdı?

Dolabın önünde  ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. Sabah erkenden kalkıp duşumu almış, daha sonraysa maşa yardımıyla saçlarımı iri dalgalar halinde şekillendirmiştim. Sonunda siyah, dizlerimden bir karış kısa bir etek ve beyaz şifon gömlekte karar kılıp üzerimi giymeye başladım. Gömleğimin çokta uzun olmayan eteklerini eteğimin içine düzgünce sıkıştırıp, makyaj masamın önüne geçtim. Yüzümü hafifçe renklendirip gözlerime ne çok uzun, ne de çok kısa olmayan bir eyeliner çektim. Evet, ben de eyelineri kusursuz çekenlerdendim. Lale her zaman bu özelliğime, Allahın bana verdiği bir lütuf derdi. Benim şapşal arkadaşım.

Beyaz ve siyahın bu eşsiz uyumuna ne renk ruj sürmem gerektiğine dair kararsız kaldım. Elim benden bağımsız halde kırmızıya uzanırken kendime engel oldum. Seminere gidiyordum sonuçta. Kırmızı bir dudakla abartıya kaçmak istemezdim. Sonunda mürdüm renk bir rujda karar kılıp dudaklarımı da boyadıktan sonra, eğilip stilettolarımı ayağıma geçirip, çantamı da aldığım zaman hazırdım.

Korna sesiyle gözlerimi devirip çıktım odadan. Çok dakikti.

Ev sessizdi, galiba annem dışarıdaydı. Fıratı artık saymıyordum bile. Ne zaman girip çıktığını saymayı bırakalı çok olmuştu. Evde uyumaktan başka hiçbir şey yapmıyordu zaten. Üstüme bir şey almadan çıktım evden. Arabayla gidip geldiğimden sorun olmuyordu artık. 

Çıkar çıkmaz Esvedle göz göze geldim. Arabasının içinde, kafasını yan çevirip direksiyona yaslamıştı. Beni baştan aşağıya süzerken ürperdiğimi hissetdim. Arabaya biner binmez kafasını direksiyondan kaldırıp oturuşunu düzeltti.

"Ne bu hazırlık?" sorduğu soruyla birlikte gözlerimi devirme isteğimi bastırıp cevap verdim. Bu gün bir şeyler öğrenmek için fırsatım vardı. Hiçbir şey keyfimi bozamazdı. Esved bile.

"Farkında mısın bilmem ama topluluk içine gidiyorum. Pijamalarımla mı katılsaydım?"
Cevap vermeden arabayı çalıştırdı. Ana yola çıkana kadar aramızda olan sessizliği "Adresi söyle." diyen sorusu bozdu.

Telefonumdan Kenan beyin attığı konuma girip yolu tarif ettim. Kendime daha fazla engel olamayıp, "Beni sen mi almaya geleceksin?" diye sordum.

Kaşlarından birini kaldırıp bana baktı. "Benim mi almamı isterdin?"

Gözlerimi devirip cevap vermedim. Cevap vermeyeceğimi anlamış olacak ki,

"Neden soruyorsun?" diye sordu.

Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Onu şüpelendirmek istemiyordum. Dün zaten benim onu dinlediğimi anlamıştı. Kahretsin durup dururken adama neden böyle bir soru sormuştum ki?!

Daha da gözüne batmamak için gözlerimi devirip, "Ne güzel iki gündür suratını görmüyordum. Beni senden mahrum bırakacağını duyup sevinmek istiyorum sadece." diyerek konuyu değiştirdim.

Çok zekiydi Esved. Odağını dağıtmak için onu sinirlendirmem gerekiyordu.

İki yıldır kulağı böyle sözlere aşina olduğu için bana aldırmadan arabayı kullanmaya devam etti. Sonraysa varana kadar bir daha konuşmadık. Arabayı kampüsün önünde durdurduğu zaman öğrenememenin verdiği sinirle kapının kulpuna uzanıyordum ki,

MerdümWhere stories live. Discover now