32~Katran

9.2K 287 57
                                    

~

Yaprak ağaçtan sıkılmıştı

sonbahar bahaneydi...

~

Dile dökülmeyen dikişlerim sarılmaya müsait, patlamaya hazırken yaralarımı sızlatacak satırları okudum.

Hesaplaşma başlıyor...

Elimdeki not her ne kadar bana gibi gözükse bana olmayışı sona yazılan beş harflik isimden belliydi. Acı yeni bir ilmeği sayısız kez çoktan enkaz olmuş ruhuma bürüdüğünde hayat bana bilmem kaçıncı çelmesini taktı. Yaşadığım, yaşayamadığım, yaşamamak için kaçtığım ve yaşamamazlıktan geldiğim şiddetli kader ince ince ördü ağlarını.

Evren beni bir kez daha amansız bir seçimin ortasına iterken hüzün tarafından okşandı bedenim. Hani insan bazen seçer, bazen de seçmeye mecbur kalırdı ya, ben bana sunulan o seçim hakkını ölüyü dirilten, diriyi öldüren bakışlara sahip adama mecbur kaldığım an yitirmiştim.

Yitip giden ben miydim yoksa seçimlerim mi?

Al al olmuş tenim, titreyen parmaklarım ve elektrikleştiğine emin olduğum saçlarımla ayağa kalktım çakıldığım yataktan. Okuduklarım henüz beynime ulaşamamışken içinde olduğum odanın duvarları eşliğinde bir sağa bir sola voltalamaya başlayan bacaklarım beni o düşünceden bu düşünceye yönlendirirken bu notun maksadını anlamaktı niyetim.

Not bana gibi gözükse de bana olmayışı bariz bir şekilde belliydi fakat neden sahibine değilde bana ulaştırılmıştı?

Pencerenin önüne kadar gidip sırtımı cam pencereye yasladığımda kalçamı da duvardaki çıkıntıya dayadım. Bugün olanlar, notun bana bugün ve en önemlisi Esvede değil de bana verilmesi tüm bu yaşananların bir oyun olduğunun ispatıydı lakin anlamadığım kısım bu hesaplaşma sahiplerinin beni hangi mevkiye koyduklarındaydı.

Aklıma Esvedle Hilminin az önce konuştukları geldiğinde nefesimi tuttum bilinçsizce. Kılıç demişlerdi, Kılıç maşa demişlerdi ama not saldırıdan önce ulaşmıştı bana. Bu durumda maşa ben miydim o zaman?

Elimde varlığı süren kağıdı yeniden dörde katlayarak ne yapacağımı bilemediğimde, avucuma hapsettiğim düşünceler beynimde çoktan tahtını kurmuş tacını takmak için bekliyorlardı.

Ne yapmalıydım? Gidip Esvede nottan bahsetmeli miydim yoksa hiçbir şey olmamış gibi kendimi bilmezliğe mi sürüklemeliydim? Avucumu dudaklarıma çıkarıp dişlerimi eklemlerime geçirdiğimde derdim içimdeki acıyı dışıma da yansıtmaktı azıcık hafifletmek için.

Eğer bu notu vaktinde okumuş olsaydım belkide bugün yaşadığım onca stresi yaşamayacaktım fakat, emin olamıyordum bir türlü. Esvede söyler miydim yoksa gizler miydim? Belki de kumarhaneye bile gitmezdim bu gece.

İçime takılan prangalar yüreğimi sıktığında dakikası dakikasını tutmayan fikirler beynimi bulandırıyordu. Notu yazan her kimse benim bu gece oraya gideceğimi bilerek mi yazmıştı yoksa sırf notun bana ulaşması için her hangi bir zaman dilimini mi seçmişti? Başka zaman olsa asla ama asla benimle bir alakası yok diyeceğim düşünceler bu ikisinin aynı günde yaşanmasını kırmızı halı gibi önüme serdiğinde aslında benimle bir alakası olmayışı notun bana yazılmadığında açıklanmıştı.

Bugün benim oraya gideceğimi ben bile bilmiyorken başkasının bilmesi imkansızdı.

"Allahım neler oluyor?" diye kendi kendime mırıldandım, günün yorgunluğu baskınlığını ilan ederek gözlerime uykunun şeffaf perdesini indirmek için can atıyordu. Babamın yüzü o perdenin arkasında belirdiğinde yüzümde konumlanan tebessüm tüm dertlerimi çekip almış gibi tüm kasvetimi emdi sanki. Yatağa doğru küçük adımlarla ilerleyip uzanınca avucumdaki not olduğu yeri yakarcasına avucumu açmama neden oldu. Birikmiş terimin nemini kendine hapseden notu ne yapacağımı bilemeyerek yeniden çantama bırakınca yatağın boş olan tarafına ittim çantamla montumu.

MerdümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin