28~Şer vakti

9.1K 288 26
                                    

~

Hırs gelir göz kararır.

Hırs gider yüz kızarır..

~

Tarih boyunca insanoğlu yaşadıkları her olayı belirli bir mantığa oturtmaya çalışmışlardır fakat bazı şeyler vardır ki asla bir açıklaması bulunamıyorken, mantığın tek kırıntısı bile parçalanmamıştı insan hayatına.

Şu an ki ruh halim vikinglerin ruhları olduğuna inanan kuzey ışıkları gibiydi.

Esvedin yüzünü göremiyordum çünkü duvara alnımı yaslamış bir şekilde duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum hala. Nasıl olurdu da bir insanın gözünü bu kadar hırs bürüyebilirdi?

Esvedin hala konuşan sesini duysam da ne dediğini algılayamadım çünkü duyacaklarım bana yeter de artardı. Bedenimde tuz buz olmuş tüm cesaret kırıntıları her zerremi söke söke saklandıkları yerden çıkıp bir bütün halini getirirken birazdan yapacaklarımı zihnimde bir bütün haline getirmeye çalıştım. Sonunda yara bandıyla yapıştırılan cesaretim avuçlarımın içerisine yerleşmişken onu yeniden parçalamamaya özen göstererek avucumu sıktım ve saklandığım duvarın arkasından çıkarak babamın odasına girdim. Benim girmemle eş zamanlı bana dönen Esvedin bakışları olduğu sertliğinden bir parça ödün verdi fakat bunun benden çekindiğinden veya korktuğundan olmadığının içinde bulunduğumuz oda da, ben de farkındaydık. Beni beklemiyordu sadece.

Esvedin telefonu hala kulağında duruyorken duraklattığım bacaklarıma yeniden komut verip gözlerimin merceğine takılan adama yöneldim. O anda olanların hepsi bir saniye içinde gerçekleşti. Benim elimi kaldırıp Esvedin yüzüne doğru indirmem, Esvedin telefonu kapatarak yüzüne inmesine az kalan tokadımı tutması ve bana beni zıvadan çıkaracak cümleleri sıralaması.

"Sakın," dedi dişlerini var gücüyle sıktığı belirginleşen kemiklerinden anlaşılırken.

"Bir daha deneme bile." Birbirimizin nefesini soluyacak derecede yakın duruyorken ortam hiçte filmlerde göründüğü gibi güzel değildi. Benim gözlerim nefretle dolup taşıyorken, Esvedin gözleri anlamsızlık içeren bir çok duyguya ev sahipliği yapıyordu. Esved bileğimden tuttuğu elimi canımı acıtacak derecede sıkmaya başlayınca bunu bilerek mi yoksa farkında olmadan mı yaptığını bilemedim, zaten bir önemi de yoktu.

Acıyan her türlü benim canımdı.

"Bunu da mı sen yaptın?" diye sordum onu gözlerime yansıyan nefrette boğmaya çalışırken ama boğulan Esved değil ben oldum yine. Hiç olmaması gereken yerde, hiç olmaması gereken zamanda ve hiç olmaması gereken kişiyle yaşadığım anı tek bir nane kokusuyla gözlerimin önüne sisli bir perde çekerek beni olmayacak yerlere sürükledi.

Esvedle ev sahipliği yaptığımız anılar beni çıkmazlara itti.

"Duyduklarını çok yanlış yorumluyorsun." dedi beni düştüğüm bilinmezlikten çekip çıkarırken. Esvedin keskin suratında her duygu aynı yerine yerleşmişken içinde tek bir ifade uykuya dalmıştı.

Nefret barındırmıyordu çizgileri şu anda.

"Hiçbir zaman nefret barındırmadı ki." diyen iç sesimi susturarak aklımı bulandırmamasını ummuştum ama düşünceler çoktan firar etmişti gizlendiği sokaklardan.

"Nesini yanlış anlayayım ya? Yanlış anlaşılmaması gereken bir şey duymadım ben, çok net, çok açık işte." diye bağırdım yüzüne doğru fakat nefesim Esvedin yüzüne değer değmez Esvedin kapanan göz kapakları saçtığım rüzgardan mı yoksa bağırmamdan mı kaynaklandı bilemedim.

MerdümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin