21~Girift

9.1K 341 135
                                    

~

Kirletilmiş bir ilişkiyi,

bir tek ayrılık temizler...

~

Gökyüzü yavaşça kıpırdanıp çakan yıldırımlarını zemine düşürüyorken, karanlık ekseninde olduğu yüzümüzü aydınlatıyordu. Esvedin şimşeği bile bastırır tonda çıkan sesi kulaklarımın odacıklarında durmadan yankılanmaya devam etti.

"Özgürsün."

Şu anın yaşandığına inanmayan yanıma eşlik eden toprak, yere sere serpe uzanmış, yaratıldığından beri gördüğü en güzel şeyi; gökyüzünü seyrediyordu.

Toprak, gözlerini bir saniye olsun gökyüzünden ayırmazken, bende toprağın en koyu tonunu taşıyan gözlere mühürlenmiş gibi bakmaya devam ediyordum.

Şu an gökyüzü ile toprak arasında bir elçi olmuş bülbül ve gül gibiydik ama,

O bülbül olamayacak kadar acımasız,

ben ise gül olamayacak kadar yaralıydım.

"Ne?" dedim inanamayan tarafımla. Ne dediğinin farkında mıydı?

"Eğer olurda bu iki günün sonunda yine de gitmeyi düşünürsen, engel olmayacağım Gaye."

Gökyüzü toprağın susuzluğunu dindirmek ister gibi daha kuvvetli bir şekilde sularını yağdırmaya başladı ama ikimizde ıslanmayı umursamadık.

İçimiz yangınken, dışımız sönemezdi.

"Ama," Yağan yağmurdan dolayı gözlerini kısmıştı. Her dudağını kıpırdatışında, gözlerim benden bağımsızca kirazı yetiştiren topraktan bile kıskanan gökyüzünün ıslattığı dudaklarına kayıyordu.

Gökyüzünün toprağa duyduğu bu şehvet hissi hastalıklıydı.

"Bu iki gün boyunca bir saniye bile olsun yanımdan ayrılmayacaksın." dedi sesindeki buzdan mızrakları yüzüme üfleyerek. İçindeki keskin yoğunluğunun azalmadığı gözleri gözlerimde, bedenim ise arabayla Esvedin kolları asanıdaydı.

"Tamam." dedim düşünmeden, kabul etmeme gibi bir lüksüm yoktu. İki yıldır katlanıyordum, iki gün mü katlanamayaktım?

Yeter ki sonu özgürlük olsundu ve ben ne yaparsa yapsın fikrimi değiştirmeyecektim.

Bu sefer sadece kendimi düşünecektim.

Esved önce sağ kolunu, daha sonraysa sol kolunu çekince düşünmeden ön yolcu kapısına doğru ilerledim ve kapıyı açıp bindim. Arabanın kapısını kapatmama izin vermeden kapıyı çarparak kapattı ve arabanın önünden dolaşarak, kendi tarafındaki kapıyı açıp sürücü koltuğuna yerleşti. Arabanın motorunu çalıştırıp, direksiyonu hafifçe kırdığında, az önce sularını yağdıran gökyüzü, kıyafetini değiştirerek toprağının suyunu yutmasına izin verdi.

Düşüncelerimi dağıtarak sırada neyin olduğunu sorgulayan zihnim bir kenara geçmiş, olayları en başından beri analiz etmeye başlamıştı.

Yan profilini eksenim altına alarak o karanlık aurasını incelemeye başladım.

Aramızda anlaşmamızı imzalayan kalemin mürekkebi varken, hiçbirimizden ses çıkmıyordu. Dudaklarımdan solgun bir nefes döküldü arabaya.

Kılıçın şu anda nasıl ve nerede olduğunu merak ediyordum ama bunu Esvede soramayacak kadar da aklım yerindeydi. Kendi kaşınmıştı onun damarına basarak.

MerdümWhere stories live. Discover now