7~Kasvet

12.7K 353 69
                                    

Tekrarı yoktur bazı şeylerin...

Hayat gibi...

Aşk gibi...

Ömür gibi...


Tik tak..Tik tak..

Zaman geçiyordu. Kimilerini harcayarak, kimilerine harcanarak. Kimilerine dost olurken, kimilerineyse düşman olarak. Bense, hayat ve zaman arasındaki o eşşiz manzaranın sokaklarında beni bekleyen amansız ve kaçınılmaz sonuma doğru ilerliyordum. Hayat sadece iki yoldan ibaret bir sokaktı.

Başı yaşam, sonu ölüm. O zaman, zaman neydi?

Zaman, yaşam ve ölüm arasındaki kavramdan ibaretti sadece.

Peki ya an? An, süresi tutulamayan, göz açıp kapayıncaya kadar geçen, bölünemeyecek kadar kısa gönül alemimizdir. Düşünürseniz bütün mutlu anılarımız an'a tâbiydi.

Zaman hayata aitken, an zamana aitti.

Hava kararmıştı. Esvedin bir iğneye dönüp kalbime batırdığı kelimelerinin üstünden saymadığım saatler, dakikalar ve saniyeler geçmişti. Geçen sefer kaldığım odanın penceresinden dışarıyı seyrediyordum. Her şeyi yapacak kadar gözü dönmüş bir adam vardı hayatımda.

Uzaklaşmak istiyordum. Öyle halsizleşmiştim ki, artık etrafımda dönen her şeye kulaklarımı tıkayıp sadece kaçmak istiyordum. Dayanamıyordum. Boğazıma kadar gelen acı da batmıştım.

Kapıdan gelen tıkırtılarla geldiğini anladım. Çıkmayacaktım odadan. Ne şimdi, ne de gidene kadar. İki dakika daha devam eden seslerin ardından kapının hiddetli şekilde çalınmasıyla irkildim. Açmayacaktım. Anahtarı vardı işte kendisi açardı nasıl olsa. Kapının daha gürültülü sesle çalmasıyla merak ve korkunun harmanlanmış hali daha baskın gelirken odadan çıkıp kapıya doğru ilerledim. Alnını kapıya yaslayan Esved, kapıyı açmamla öne doğru sendeledi. Tam düşecekken ölse umurumda olmayacak adamı refleks olarak tuttum.

Ellerim göğsündeydi. Ayakta duramayan haliyle sarhoş olduğunu anladım. Esvedi ilk defa sarhoş görüyordum. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde olduğumuz yerde dururken, içmeyi seven adama baktım. Baygın bir halde kafasını eğmiş yüzüme bakıyordu.

"Yine mi sen? Bir rahat versene kızım." Her zaman sesinde var olan sertlikten eser yoktu.

"Ne saçmalıyorsun? Yürü hadi geç odana zıbar yat. Ayık halini çekemezken bir de sarhoş halinle uğraşamam."

"Şşş. Dokunma bana. Yine kaybolacaksın."

Ya sabır diyerek gözlerimi devirdim. Kolunun altına girerek Esvedi yönlendirmeye başladım. Ağırlığının hepsini bana vermesiyle bende sendeledim. Odasına kadar taşıyamazdım çok ağırdı.

"Dokunma dedim Gayee," adımı uzatarak söylediği sözlerine devam etti. "Hep sana dokunmak istiyorum, elimi uzattığım an kayboluyorsun. Kaybolmasana, dokunmam. En azından bakayım."

"Sarhoşsun sen ne dediğini bilmiyorsun." O sırada salondaki koltuğa ulaşmıştık. Kolunun altından çıkarken onu koltuğa doğru iterek fırlattım. Tam dönüp gidecekken bileğimden tutup gitmemi engelledi. Yukarıdan aşağıya doğru ona bakarken, o da kafasını kaldırmış, yarı açık gözlerle bana bakıyordu.

"İçim yanıyor Gaye. Ama senin yerin hiç yanmıyor lan." Muhtemelen söylediği sözleri sabah hatırlamayacaktı. Aldırmadım. Sarhoş bir adamın sözlerini ciddiye alacak kadar delirmemiştim. Hele bu sarhoş adam Esvedse, asla.

MerdümWhere stories live. Discover now