29~Çul çürüten

8.7K 276 30
                                    

~

Hayırlısı yakın,

Vefasızı uzak olsun...

~

Farklı kalem tutan farklı şiirlerin yaradanları söylenilmemesi gereken veya söylenemeyen harfleri pervasızca yan yana dizerek aynı satırlarda farklı bir düzenek bırakmıştı geceye.

Sır kalemde miydi yoksa şairde mi?

Gecede miydi yoksa acıda mı?

Aynı mürekkepten çıkan farklı kelimeler işin aslının yaşanılan nice sevgilerden çıktığının kanıtıydı kaleme karşın.

Tuttuğun kalem bile silah olup şakağı delebiliyorken zihin kurşunların değil farklı luğatlerin merceğindeydi.

Taksi durur durmaz kapıyı açarak dışarı çıkmış, damarlarımdaki kasıntı ile mekana doğru ilerlemeye başlamıştım. Attığım her adımım beton kaldırımlara düşerken babamın sevk edildiğini anneme söylemeyi ikinci defa sekteye uğrattığımı düşündüm. Ertelediğim şeylerin haddi hesabı boyumu aşmıştı da geçiyordu.

Düştüğüm boşluğun derinlerinde boğulurken yansımamı gören otomatik kapı iki yana doğru açılarak geçmem için yol verdi. Etrafı süzerek ilerlemeye devam ettiğimde kızıl loş bir ışıkla aydınlatılmış restoranın geniş koridorunu süzdüm. Duvarlarda tablolar asılıydı ve bu mekanı oldukça lüks gösteriyordu. Geniş koridorun sonunda kendisi için ayrılan yerde oturmuş koyu mavi takım elbiseli adam beni görünce ayağa kalkarak,

"Hoşgeldiniz, rezervasyonunuz var mıydı?" diye sordu konumlanan robot gibi. Lale konum dışında başka bir mesaj göndermediğinden dolayı üstünde düşünmeden,

"Lalezar Yalçın." dedim. Adam önündeki bilgisayarı kontrol ederek yeniden kafasını kaldırdığında,

"Lale Yalçın olarak kaydedilmiş, özür dilerim hatamız için. Geçin lütfen, afiyet olsun." dedi. Yanından ayrılıp içeriye açılan geniş, kapısız salona doğru adımladığımda başımı iki yana salladım. Kendi hataları olduğunu sansalar bile Lalenin isim takıntısından dolayı bastıra bastıra adını kısaltarak söylediğine emindim.

Orta düzeyde dolu olan mekan boyu gözlerimi çevirince saçlarının sarısı kendini belli eden arkadaşımın olduğu masaya çevirdim adımlarımı.

Henüz bir tek Laleye odaklanmışken göz ucuyla masayı süzdüğümde onun yalnız oturduğunu gördüm ve adımlarımı hızlandırdım. Yaklaşan adım seslerim Lalenin kulağına ulaşmış olacak ki başını çevirip beni görür görmez hemen ayağa kalkarak var olan iki adımlık mesafeyi kendisi kapattı ve resmen boynuma atladı. Sıcak sesi vicdanımı körüklerken ondan sakladığım her şey ayaklarının altına serildi.

"Ya nasıl özlemişim." dedi benden ayrılmadan. İki yanımda kalan kollarımı kaldırıp ince beline sararak,

"Bir de bana sor." dedim. Yalan gibi görülse de yalan değildi, onu düşünmeye fırsatımın olmaması onu özlediğim gerçeğini değiştirmiyordu.

"Esved nerede?" diye sordu benden bir adım uzaklaşarak, kolları hala üzerimdeydi. Adını duyunca tek bir ifademin bile değişmemesi için kalan o azıcık gücümü de tüketerek,

"Sen onu boş ver, asıl seninki nerede?" diye sordum. Sorum Lalenin yüzünün asılmasına neden olurken,

"Hadi oturalım." dedi ve beni beklemeden oturdu, surat ifadesi bozulmuştu. Onu takip eden harelerim başka bir hareketlilik göremeyince bedenimi de sürükleyerek peşi sıra oturdum karşısındaki sandalyeye.

MerdümWhere stories live. Discover now