76 -Karşılıklı Sinir Krizi-

8K 826 352
                                    

Onur'u aradım. "Kapıyı açar mısın?" dedim açtığında direkt.

"Ne kapısı? Evin mi?"

"Evet." dedim göz devirerek. Ayaklarım üzerinde öne arkaya sallandım verandada.

"Ben Hazar'dayım. Ne oldu ki, abim yok mu?"

"Yok evde de, tartıştık. Korkuyorum şimdi yüz göz olmaya, sakinleşene kadar gözüne görünmeyeyim demiştim." dedim gergince.

"Geleyim mi eve? Çok mu sinirli?"

"Yok yok, gelme sen. Neyse konuşuruz sonra. Takıl sen." Kapattım telefonu, el mecbur zile bastım. Birkaç dakika sonra kapıyı açan Bera yüzüme bakmadan salona döndü. Sessizce içeri girdim, banyoya attım kendimi. Ellerimi yıkayıp maskeden kurtulduktan sonra salona döndüğümde Bera koltuğa yayılmış, telefonla oynuyordu. Bana bağırıp çağırması mı daha kötüydü yoksa surat yapması mı emin olamıyordum. Yanına gidip bir şey söylersem bağırıp çağıracağına adım gibi emindim.

Sessizce odaya çıktım, üzerime rahat bir şeyler giyinip biraz telefonla oynadım. Sonunda huzursuzluğum geçmedi ve odadan çıkıp salona inmeye karar verdim. Biraz sakinleşmiştir diye düşünüyordum. Sırnaşsam toparlardık herhalde, yani dayak yiyeceğimi düşünmüyordum. En fazla bağırıp çağıracaktı.

Hala bıraktığım gibi telefonla oynayan çocuğun yanına yürüdüm, kucağına oturup kollarımı beline doladım, yüzümü göğsüne sakladım. Tepkisiz kalıp telefonla oynamayı sürdürdü. "Duş mu aldın? Güzel kokuyorsun." diye mırıldandım en kedi sesimle. Cevap vermedi yine. "Bebeğim?"

"Kim senin bebeğin?" dedi ters ters. "Yok burada öyle biri." Ofladım, yüzümü göğsünden çekip gözlerimi gözlerine diktim. O da dik dik bana bakmaya başladı.

"Hep böyle mi yapacaksın sen? Arkadaşlarımla takılamayacak mıyım?" Elindeki telefonu koltuğa bırakırken cıkladı.

"Yoo, takılırsın. Karışmam şu saatten sonra hiçbir şeyine. Zaten kimim ki ben, değil mi?"

"Sevgili olduğumuzu bilmiyor. Bilmemesinin tek sebebi sensin, ben saklama ihtiyacı duymuyorum."

"Ata olmuyor ya..." dedi birden dikleşerek. Gözlerim ağır ağır irildi ve engel olamadım.

"Ne olmuyor Bera?" Ellerini iki yana açtı gözlerini kaçırarak.

"Biz anlaşamıyoruz seninle. Aynı dili konuşmuyoruz."

"Ne değişti?" diye bağırdım kendime engel olamayıp. "Beni sevdiğini söyledin! Bir hafta olmadı daha!"

"Olay seni sevip sevmemem değil Ata." dedi soğuk soğuk. "Olay gözümün önünde sana asılan çocuğun evine gitmen ve telefonlarımı açmayıp beni yok sayman. Olay o çocuğun benim kim olduğumu sorgulaması ve senin bunu görmezden gelip üstüne telefonu yüzüme kapatman." Güldü alayla. Şaşkınlıkla onu izliyordum. Gözlerim bile ıslanmamıştı, şoktaydım o an. "Sinirim bir anda geçti, kızamıyorum bile sana şu an. Çünkü gereksiz, aptalca bir şekilde basit geliyor. Neden böyle kendimizi zorlayalım ki? Olmuyor. Ne ailelerimiz onaylıyor, ne çevrelerimiz birbirine yakışıyor... Bedensel olarak bile uymuyoruz birbirimize."

"Bunları biliyordun. Neden benimle çıktın o zaman?" Ellerini yüzüne örtüp sıvazladı.

"Çünkü senden hoşlanıyordum ve seni istiyordum."

"Şu an istemiyor musun?" dedim sesim garip bir şekilde sakinliğini korurken.

"Ata..." dedi ellerini yüzünden indirip gözlerini gözlerime dikerek. "Beni anlayabildiğini biliyorum." Seni istiyorum ama bu kadar zorluğa değmeyeceksin demekti bu. Güldüm alaylı alaylı. Hıncımı çıkarmanın başka yolu olmadığını anladığım için sağ elimi yumruk yapıp tam ortasına oturttum suratının. Bera şaşkınlıktan tepki bile veremezken ayağa fırladım, odasına koştum.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now