9 -Özür-

16.1K 1.4K 412
                                    

Yokuş aşağı çimenlerde oturduğumuz için Bera biraz üstüme denk geliyordu ve sürekli dakika başı ayağıyla belimi dürtüyordu. En son sinirlenip ayağını yakaladım ve tırnaklarımı geçirdim. Birde ayakkabılarını çıkarmıştı ayı. İnleyerek ayağını geri çekti. "Manyak mısın çocuğum?"

"Asıl sen manyak mısın ya? Rahat bırak beni." diye homurdandım ona dönerek.

"Sen de suratını asıp modumuzu düşürme o zaman."

"Ben kalkıyorum modunuz düşüyorsa." Ayağa kalkmaya niyetlenmemle ikisi de kolumdan yakalayıp geri oturttu beni.

"Seni parçalarım." dedi Bera. İrem'e dönüp alt dudağımı büktüm. İrem omuz silkip kafasını çevirerek birasına döndü. Pislik beni Bera'yla terbiye ediyordu.

"Bera bir şey soracağım, senin benimle bi problemin mi var?" Ciddiye alıp gözlerini kırpıştırdı. "Bana şu an fırsatçılık yapıp bir şeylerin acısını çıkarıyormuşsun gibi geldi de." Alayla kahkaha attı. Alaycılığın içine gerçeklik de karışmıştı tabi.

"Şakacı çocuk." Telefonu çalmaya başlayınca yüzündeki gülümseme silindi, ekrana baktı, yarım ağız sırıtıp onaylayarak kulağına götürdü. "Efendim böceğim." İrem sallamazken ben tek kaşımı kaldırdım. Bera'nın sevgilisi mi vardı? Hem her şeyle taşak geçen, insanları küçümseyip alay eden, sürekli etrafta sadece küçük değil bütün dağları ben yarattım diye gezinen herif sevgilisine böceğim mi diyordu? Aşk gerçekten dünyadaki en beter histi. "Yanıma gel." Olduğumuz yeri tarif etti.

"Ne olmuş?" dedi İrem kendini tamamen yere atıp gökyüzünü izleyerek.

"Anahtarını evde unutmuş." Gözlerimi pörtlettim. Konuştuğu kişi Onur'du ve oraya geliyordu.

"Ben de eve geçeyim artık." deyip kalkmaya niyetlendiğimde İrem sabır çekti.

"Onur'u da özlemişim." dedi İrem imalı bir sesle.

"Neyini özledin o şerefsizin be." dedi Bera gülerek. "Bir yıl görmesem yine özlemem ben onu."

"Müzik açsana." dedi İrem bana bakarak.

"Hemen açıyorum." dedi Bera sırıtarak. İrem elini Bera'nın eline atıp kaptı telefonunu.

"Hayır senin saçma sapan şarkılarını dinlemeyeceğiz. Hazar aç kuzum." Elimi kalçama atıp telefonumu çıkardım, biramdan bir yudum alarak tekrar toprağa gömdüm. Feng Suave - Honey There's No Time açtım. "Kralsın Hazar. Senin gibi müzik listen de öyle."

"Ürkütücü amına koyayım, birbirinizin bütün şarkılarını biliyorsunuz."

"Sus ve kaliteli müziğe kulak ver." dedim ona dil çıkararak. Tam o sırada Onur'u gördüm. Bize doğru yürüdüğü sırada göz göze geldik, ben dilimi içeri çekerken o kısa bir an duraksayıp yürümeye devam etti.

"Anahtar." dedi abisine bakarak avucunu uzatıp. İrem dirsekleri üzerinde doğrulup 10 TL'ye aldığımız kırmızı çerçeveli kalp gözlüğü burnuna doğru indirdi, kaşlarını çattı.

"Bir selamın olsun pezevenk." Onur gözlerini İrem'e dikti ve sadece bu bile yeterli cevap olurken İrem gözlüklerini tekrar yerine oturtup yere attı kendini. Bense öylece oturduğum yerde utançla kaçamak bakışlarla onları izledim.

Sonra Onur tekrar abisine döndüğünde Bera sessizce anahtarını çıkarıp kardeşinin avucuna bıraktı. "Döndüğümde uyumuş olursan önümüzdeki hafta eve almam seni."

"Hm..." diye onayladı, arkasını dönüp iki adım attı, ben terli sırtını izlerken - tahminimce basketbol oynamıştı, kıyafetlerinden ötürü söylüyorum bunu- bana dönüp irkilmeme sebep oldu. Tek dizinin üzerine çökerek bana doğru eğildiğinde heyecandan küçük dilimi yutmak üzereydim. Gözleri gözlerime öyle yoğun bakıyordu ki gözlerimi yumup koşarak uzaklaşmamak için zor tutuyordum kendimi. "Doruk söylediği şey için kendini çok kötü hissediyor, seni görürsem söylememi istedi. Özür diliyor." Sonunda gözlerimi kaçırdım, tek seferde onayladım başımla.

"Sadece gergin anıma denk geldi." diye mırıldandım. "Kızmadım ona."

"Söylerim." Nefesi yüzümü yaladığında vücudumdaki tüm kan yüzüme pompalanıyormuş gibi hissettim. Ayağa kalktığında başımı tekrar ona çevirdim. Dudaklarını birbirine gömüp arkasını döndü, uzaklaştı.

"Ne olmuştu ki?" dedi Bera bana bakarak. İrem ise gözlüğünü çıkarmış, şaşkınlıkla Onur'un arkasından bakıyordu. "Hem sen niye kıpkırmızı oldun? Hazar cidden kardeşime karşı tutumun beni ürkütüyor." dedi gülerek. Derin, titrek bir nefes aldım.

"Doruk Hazar'ın boyuyla alay etmişti." dedi İrem.

"Doruk biraz dobradır. Aklına geleni söyler ve sonrasında pişman olur. Eminim alay etmek için yapmamıştır." dedi Bera. Omuzlarımı kaldırdım. Güldü sonra. "Ben de diyorum bu çocuğun karın ağrısı ne. Seni sordu bana geçen gün."

"Ne sordu?" dedi İrem hızla kaşlarını kaldırarak Bera'ya dönüp.

"Arkadaşının ortadan kaybolmasıyla ilgili. Konserlerimize İrem neden tek geliyor'dan girdi, neden evden çıkmıyordan çıktı."

"Sen ne dedin?" dedim sırtımı dikleştirerek.

"Depresyona girdiğini. Ne diyeceğim başka canım." İrem'le birbirimize baktık. "Sen şaka maka kardeşimden hoşlanmıyorsun, değil mi?" dedi Bera elini omzuma atıp. Sıçradım.

"Saçmalama, o nerden çıktı?"

"Hasiktir." Güldü Bera. "Şaka mısın sen?"

"Yok öyle bir şey!" diye bağırdım dizlerimin üzerinde yükselerek ona dönüp.

"Bera, öyle bir şey olsaydı Hazar bana söylerdi." dedi İrem sonunda ağzını açmayı başarıp. Ama keşke açmasaydı ki gözleri yalan söylüyorum diye bağırıyordu.

"Sen de mi İrem?" dedi Bera kahkaha atarak. "Asla yalan söyleyemiyorsun."

"Yalan söylemiyorum!" diye homurdandı İrem. Ellerimle yüzümü örttüm.

"Eve gidiyorum."

"Saçmalama." deyip yine kolumu yakaladı Bera. "Ben daha yeni eğlenmeye başlıyorum."

"Bunu ona söyleyecek misin?" dedim ellerimi kucağıma indirip Bera'ya bakarak. Gözlerimin dolduğunu hissettiğim sırada suratındaki alaylı sırıtış ağır ağır yok oldu.

"Peki ya sen şu an cidden ağlayacak mısın?" O bunu söylediğinde İrem de hızla bize doğru emekledi. O an yaşlardan biri firar edince hızla kolumla kuruladım.

"Bera söylememen için her şeyi yaparım." dedim titrek bir sesle. Eğer söylerse ben mahvolurdum. Onur eminim umursamaz ve dönüp hayatına devam ederdi ama ben öğrenirse eğer edemezdim. Hayır, duygulandığımdan ya da korktuğumdan değildi ağlamam... Ben gururumdan ağlıyordum. Bana boyum kısa diye bıyık altından gülmüş bir erkekten hoşlanıyor olmamdı canımı sıkan o sırada.

"Saçmalama gerizekalı." dedi bu sefer şefkatli bir sesle gülerek. "Söylemeyeceğim, kes şunu. Şu an ağlıyor olman tüylerimi daha çok diken diken ediyor."

"Eve gidelim mi?" dedi İrem omzumu sıvazlayarak. Başımla onayladım, sonunda.

"Sen de gelebilirsin." dedim Bera'ya bakarak.

"Biraları poşetlememe yardım edin." Başımı iki yana salladım.

"Birayla olmaz. Babam bugün eve uğrayacak, alkolden nefret eder."

"Bana gidelim o zaman?" dedi Bera. Ciddi olup olmadığını sorgulayarak baktım. Eliyle ensesini ovdu. "Haklısın." Sonra bir yığın biraya baktı. "Yazık olacak."

"Bera'ya geçelim. Hem odasından çıkmayız." dedi İrem omuzlarını kaldırarak. Onur'la karşılaşmak zorunda değilsin evde olduğun için."

"Ama-"

"İrem haklı. Zaten Onur'un yüzünü ben bile zor görürüm evde. Genelde odasından çıkmaz." İkisi de hevesle bana bakarken başımı eğdim.

"Tamam."

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now