41 -Fotoğraf-

11.2K 927 275
                                    

Alp'in instagramını bulup mesaj attım utana sıkıla. Merhaba Alp. Beni tanıdığını düşünüyorum, uyanınca bana numaranı atar mısın? Konuşmamız gerek.

Saat sabaha karşı üçtü. Yaz tatili olduğu için uyanık olma ihtimali daha yüksekti, hele ki Alp gibi bir çocuğun. Tabi insanlar değişebilirdi, dahası kibar olmaya çalışıyordum. Ama boşuna endişelenmiştim. Mesaj gecikmedi. Uyanığım arayabilirsin. 05*********

Sessiz bir iç çekiş, cesaretimi toplayıp numaraya dokundum ve arama ekranı belirdi. Alp'le ve tayfasıyla aramın nasıl bozulduğunu anlatmadım tabi. Lisenin ikinci yılında İstanbul'da Ataşehir'de bir lisedeydim. Söylemişimdir, ben aslında çok sosyal bir çocuktum hep. Farklılığım her zaman insanların dikkatini çekerdi, aynı zamanda Bera haklıydı. Boyuma rağmen kızları çekiyordum ama ilgilenmiyordum çünkü onların ilgilendiği tek şey çekik gözlerimdi. Kore'yle hiçbir bağlantım olmadığını fark edince geri çekilirlerdi. Alp'le sıra arkadaşıydık mecburi bir şekilde. Bir anda arkadaş olduk ve yakınlaştık. Komik tavırlarım ve eğlenceli bir yapım vardı, en azından insanlar böyle söylerdi. Alp ve arkadaşları da beni bu yüzden sevmişti.

Alp'le diğerlerine göre daha yakındım, o da bana daha farklı davranmaya başladı. Koruyup kollar, laf ettirmezdi. Ona sığınmaktan hoşlanıyordum ve bu durum onun da hoşuna gitmeye başlamıştı. Birbirimize her şeyimizi anlatırdık, birlikte gecenin bi yarısı Moda'da oturup sohbet eder, gece beş gibi bir kütüphane bulup içerde uyurduk. Sonra taşındım ve asıl o yıl isyan ettim. İlk defa arkadaşlarımla bu kadar bağlanmıştım, bir şehri bu kadar sevmiştim. Koparılmak istemiyordum, İstanbul'da 7 ay kalmıştım. Bu uzun bir süreydi bizim için.

Sonrasında canımın Alp'te olduğu gibi yanmaması için, çorap değiştirir gibi arkadaş değiştirmekten sıkıldığım için insanlarla ve şehirle tanışmayı bırakmıştım. Alp'le sık sık mesajlaşırdık ama bir gün ona veda ettim, numarasını sildim. Alp seni severim ama sanal arkadaşlığa pek zamanım yok. Külliyen yalan. Bir o kadar itici.

"Nasılsın?" dedi telefonu açtıktan birkaç saniye sonra.

"İyi sayılırım. Sen?"

"Değişen bir şey yok." Sesi mesafeli ama buna rağmen sıcaktı. Geldiğimden beri ufak bir suçluluk vardı ona ulaşmayı hiç denemediğim için. Hele ki İstanbul'da dört yıl sabit kalacakken... Ama zihnimin arka tarafına atmak daha kolay gelmişti. Yüzüm yoktu. "Ne için aramak istemiştin?"

"Alp ben bir süredir İstanbul'dayım." dedim. Kısa bir sessizlik oldu. "Sana haber vermediğim için üzgünüm ama yüzüm yoktu." diye ekledim titreyen bir sesle. "Bir fotoğrafımız vardı. Bana çiçekli taç aldığın gün, Moda sahilinde. O fotoğrafa herhangi birinin ulaşma şansı var mı?"

"Nasıl yani? Bir yerde mi gördün fotoğrafı?" Sanki görebilirmiş gibi başımla onayladım.

"Bir arkadaşıma atılmış. Birkaç yanlış anlaşılma oldu."

"Private hesap diye bir olay var, biliyorsundur. Orada paylaşmıştım ama 25 kişi falan takip ediyor ve hepsi güvenilir."

"Seni ordan takip edip biraz stalk yapsam, kabul eder misin?"

"Tabi! Sen iyi misin? Sesin iyi gelmiyor."

"İyiyim Alp, çok teşekkür ederim." Telefonu kapattıktan sonra Instagramdan bir istek geldi. Priv hesaba aitti. Bu hesabın bir gün işime yarayacağını ve ona çok dua edeceğimi söylerdi İrem.

Hemen geri döndüm ve bahsi geçen bende bile olmayan fotoğrafı buldum. Paylaşılan tarihi görünce mutlulukla gözlerim doldu. Çekildiği zaman, yani üç yıl önce paylaşılmamıştı ama iki yıl olmuştu hesaba yükleneleli.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now