20 -Tehlike-

15.7K 1.2K 353
                                    

"Giriyorum!" diye bağırdı dışardan Bera abartıyla. "Ses verin ona göre gireceğim!" diye tekrar bağırdı tepki alamayınca. Ağır ağır kucağından kalktım, yanına oturdum.

"Gir!" diye seslendi Onur kolunu omzuma atarken. Bera içeri girdi, bizi birkaç kez süzdü.

"Bölmedim ya?" Onur göz devirdi.

"Hayır."

"Öğle yemeği yiyeceğiz. Katılmak ister misiniz?" İrem çıktı merdivenleri hızlı hızlı, odaya daldı.

"Tabi çoktan doymadıysanız." diye tamamladı İrem onu. Kaş göz yaparak susturmaya çalıştım ama sırıtarak bize bakmayı sürdürdü. "Anlarsınız ya..."

"Evet, biz çoktan doyduk." dedi Onur onlara sert sert bakarak. Birbirlerine baktılar.

"Yalan söylüyor, benim bebeğim yapmaz." dedi İrem.

"Nerden senin bebeğin oluyor, pardon?" diye seslendi ona Onur. "Siz başlayın, biz geliriz." Sessizce çekilip kapıyı örttüler. "Ne demiştin? Abim yüzünden algılayamadım da." dedi bana dönüp. Tam ağzımı açmışken Bera seslenmişti de.

"Önemli bir şey değildi." dedim omuz silkerek.

"Senin aklından geçen herhangi bir şey benim için önemli." dedi elini yanağıma koyup sıvazlayarak. Sanki kalbimin içinden küçük kırmızı kanatlar çıkacak ve göğsümü paramparça edip göğe yükselecekti.

Telefonumun ekran kilidini açıp instagramda açık kalan fotoğrafı ona gösterdim. Buralarda bir kaykay platformu vardı. Orada çekilmişti fotoğraf. Yerde bağdaş kurarak oturmuş, dudaklarında minik bir tebessümle yere bakarak muhtemelen parmağındaki cips kırıntılarını yalıyordu. Diğer elinde de bir cola şişesi vardı. Bordo bir capi ters takmıştı ve üzerinde aynı tonlarda bir kolej ceketi vardı. "Capin sana çok yakıştığını düşündüm." dedim utanarak.

Gülerek "Sen gerçekten garip bir çocuksun." dedi. Sevimli bir tavırla gülümsedim. "Ama bazen kendini tehlikeye sokabiliyorsun." dedi beni süzerek.

"Nasıl?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Bana bu kadar sevimli hareketlerle gelirsen gerçekten üzerine atlarım." Cevap olarak kollarımı iki yana açıp üzerine atladım, yatağa devirdim onu. Şok dolu bir ifadeyle bana baktığı sırada sırıtıp dirseklerimi göğsüne, çenemi yumruklarım üzerine yerleştirdim.

"Bizim oralarda lafa değil icraate bakılır aslan parçası." Hala şaşkınlıkla bana bakıyordu gözlerini kırpıştırarak aralık ağzıyla.

"Sen gerçekten..." dedi şaşkın olduğu kadar kınar bir sesle. Sonra dirseklerimden yakalayıp beni yatağa devirdi, üzerime yerleşip bileklerimi yatağa bastırdı. Bu sefer suratına şok ifadesi oturtan bendim, sırıtan oydu. "bunu hak ettin."

Ve eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Şaşkınlık ve çokça utançla birlikte gözlerim refleksle kapandı. Yumuşacık, etli dudaklar dudaklarım üzerindeydi. Alt dudağımı ağzına çekip dilini üzerinde gezdirdiğinde saldığım nefes kulaklarımıza ulaştı. Dudağımı dudaklarıyla çekerek bıraktı, aynı yeri tekrar damgaladı diliyle. Ben mi? Tepkisiz bir şekilde beni öpüp bedenimdeki tüm kanı dudaklarımdan ağzına çekmesine izin verdim. Dudaklarımdan ayrıldığında gözlerimi aralamayı başardım. "İlk öpücüğündü, değil mi?" Başımla onayladım. Beynim error vermişti, ne sesimin çıkacağını, ne bedenimin bunun dışında herhangi bir tepki verebileceğini sanmıyordum. "Sadece hareketlerimi takip et."

Bu sefer hedefi üst dudağım oldu. Onu taklit ederek dudaklarını yakaladım, beceriksizce hareketlerine uyum sağlamaya çalıştım. Yarım dakika kadar sonra yanlışlıkla dudağını ısırdığımda küçük bir initli kazandım. Acıdan olduğunu düşünmediğim inilti bir kez daha kanımın çekilmesine sebep olurken dudaklarımdan ayrıldı, önce ağzımın kenarına ve sonra çeneme doğru ıslak bir çizgi çekerek öpücükler dizdi. Dudakları boynuma indiğinde ağzımdan kaçan sesle birlikte gevşeyen ellerinden bileklerimi kurtarıp ellerimi yüzüme örttüm.

Sol eli tişörtümün içine girip sırtımda gezinmeye başladığında derin bir nefes aldım, sağ elinin kalçamı okşamaya başlamasıyla aldığım nefesi tuttum. Durması için seslenmek istedim yoksa bayılacaktım. Belki de daha kötüsü kalp krizi geçirecektim.

Dudakları tişörtüm üzerinde minik öpücüklerle gezinip göğsümü buldu. Dudakları oraya örtülüp göğsümü ağzı içine çektiğinde bedenimin yay gibi yukarı doğru gerilmesine sebep oldu bu. "Onur!" Durmasını söylemek istemiştim ama adı ağzımdan inilti olarak çıktığında utançla geri kapattım dudaklarımı. Biraz önce yüzümde olan ellerim gücünü bulup göğsünü bulduğunda tam itecekken dişleriyle göğüs ucumu ezmesi tişörtünü avuçlarım içinde ezmeme sebep oldu. Güçsüz bir inleme kalçamdaki elin baldırlarıma kaymasına, bacağımı beline yerleştirip kendini bana yaslamasına sebep oldu. Kabarmıştı. Yine küçük bir oyunumuz biraz(!) fazla ileri gitmişti. "Onur durmalısın." dedim titrek bir sesle dudakları göğsümden ayrıldığında ve kararan ifadeyi görebildiğimde.

"Kusura bakma." dedi ağzının kenarından sarkan tükürüğü silerek. "Kaptırdım. Döneceğim hemen." Yataktan kalkıp dışarı attı kendini odadan. İç geçirip ellerimle yüzümü ovuşturdum. Gözlerimi göğsüme kaydırdığımda ağzının ıslaklığının tişörtümde lekeye sebep olduğunu fark ettim. Elim hızla oraya gittiğinde ise göğüs ucumun sertleşmiş olduğunu...

"Oha ama Hazar." dedim iri gözlerle. Aldığım zevk zihnimde tekrar belirince tüm hücrelerimin en ücra köşelerine dek titreştiğini hissettim. Benim de ondan geri kalır yanım yoktu. Tabi ben düşünce yoluyla sakinleşmeye çalışmayı tercih ettim o an.

*

Odaya döndüğünde başım eğik, halıyı izliyordum. Başımı kaldırıp ona baktım, dudakları aralandı, birkaç kere açıp kapatmakla yetindi. "Sorun değil." dedim gözlerimi kaçırarak. "Bir şey söylemek zorunda değilsin."

Hızlı adımlarla üzerime yürüdü, bileklerimden tutup ayağa kaldırdıktan sonra sıkıca sarıldı bana. "Seni incitmekten çok korkuyorum." dedi kulağıma. İçim titredi.

"İncitmedin." dedim burnumu omzuna bastırarak, gözlerimi kapattım. Böyle bir çocuk tarafından böyle sevilmeyi hak edecek ne yapmıştım?

Saçlarımın tepesine dudaklarını bastırdığını hissettim, göğsüne dolanan kollarımı sıkılaştırdım. "Öğle yemeği yalan oldu." dedi kıkır kıkır gülerek. Omuzlarımı kaldırdım.

"Eminim bize bırakmışlardır." Başımı göğsünden kaldırarak sırıtarak gözlerimi gözlerine sabitledim. "Tabi dışarda da yiyebiliriz."

"Dışarda yemek mi istiyorsun?" dedi bana gülümseyerek.

"Neden olmasın?"

"Bırak beni de giyineyim o zaman."

"Tamam." dedim ama kollarımı çekmedim, başımı eğmekle yetindim. İç çekti ama gülümsediği nefes sesinden belli oluyordu.

"Bırakacak mısın?"

"Evet." Aradan bir yarım dakika daha geçtiğinde tekrar iç geçirdi, benden ayrılan kolları tekrar belimi buldu. Kolları tamamen belimi sardıktan sonra elmacık kemiğim üzerine bir öpücük bırakması gözlerimi kapatmama sebep oldu.

"Hadi balım." diye fısıldadığında kollarımı yavaşça kaydırdım aşağı, geriye çekildim. Dolabına ilerleyip siyah bir tişörtle koyu, tek dizinin biraz üstü derince yırtılmış kot bir pantolon giyindi. Başına siyah bir capi ters bir şekilde takıp aynanın karşısına geçerek saçlarını düzelttiğinde gülümsedim.

"Çok tatlısın." diye mırıldandım istemeden de olsa. Şaşkınlıkla bana baktı, gülümseyerek yanıma gelip şakağıma bir öpücük bıraktı.

"Çıkalım."

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now