42 -Melek-

11.3K 960 582
                                    

Uyandığım an kendime geldim. Her şey ışık hızıyla zihnimi doldururken çalan telefonuma uzandım. İrem arıyordu. Açıp kulağıma götürdüm. "Efendim?" Sesim resmen kapı gıcırtısıyla yarışıyordu.

"Evde misin?"

"Evet."

"Dün peşinden çıktıklarını gördüm. Onur orda mı?" Emin değildim ama...

"Evet."

"Gittiği zaman haber ver, konuşacak çok şeyimiz var sanırım."

"Tamam canım. Ararım." Telefonu kapattım.

Ayağa kalkıp koridora çıktım. Odamın kapısı sabaha karşı bıraktığım gibi aralıktı. Sessizce yaklaşıp içeri baktığımda Onur'un gitmediğine emin oldum. Kapıya dönük cenin pozisyonundaydı. Yastığımı kolları arasına sıkıştırmış, burnunu yastığıma bastırmıştı. Kızarık gözleri yeri izliyor, hiç uyumadığını kanıtlıyordu. Öyle dalmıştı ki beni fark etmedi. Banyoya girip yüzüme birkaç kez su çarptım. Az uyumaktan sanırım, gözlerim sızım sızım sızladı. Kurulanıp kendime çekidüzen vererek çıktım.

Odama dönüp içeriye girdiğimde bile gözlerini yerden ayırmadı. Kalçamı kapı pervazına verip kollarımı göğsüme bağladım. "Neden hala burdasın?"

"Sana söyledim." dedi sadece. Sesi donuk ve hissizdi yine. Bana dönmese de yastık etrafında avuçları kasıldı.

"Ben de sana söyledim. Bitti. Git artık." Blöf yapmıyordum. Bana güvenmeyen bir insanla işim yoktu. Ki artık ben de ona güvenmiyordum. Ne zaman bir şey olacak da beni bırakıp gidecek korkusuyla yaşayamazdım.

"Hazar." Sesi kısıktı. Gözleri gözlerimi buldu ilk kez. Canım yandı yine. Gözleri titriyordu. Ağzını tekrar açtı ama izin vermedim.

"Uzatma." Sesim ilk kez netti. Bir o kadar acımasız. Ne de olsa canını onun benimkini yaktığı kadar yakamazdım. Doğruldu yataktan, ayağa kalktı. Direkt benimkilerde sabit gözleri korkuttu beni.

Yanıma yürüdüğünde kapıdan çıkmayı denedim kaçacak yerim olmadığı için. Aralık olan kapı gürültüyle kapandı arkamda. Elimi kulpuna atıp çektim, açarak yana kaçıp çıkması için ona göre açıladım kapıyı. Bir adım daha atıp uzandı bana, sağ elmacık kemiğim üzerine küçücük bir öpücük bırakıp çıktı dışarı. Biraz sonra dış kapının sesi geldiğinde dizlerim üzerine yığıldım.

*

İki gün geçti. İrem'le oturmuş, telefona indirdiğimiz bir yarış oyunu oynuyorduk. Kazandığında homurdandım, İrem sırıtarak yumruğuyla havayı dövdü.

"Haberin var mı ondan?" dedim birkaç gündür sormak için cesaretimi toplamaya çalıştığım soruyu yönelterek.

İrem'in suratı düştü, başını eğdi. "Gerçekten bilmek istiyor musun?" Başımla onayladım hızlıca. O bakış hoşuma gitmemişti. "Bera bayağı zorlanıyor. Onur yatağından çıkmıyor, odasına kimseyi almıyormuş. Biri girince kıyameti koparıyormuş. İki gündür hiçbir şey yememiş. Bera uyuduğu sıralarda sürahisini yenilemese su almaya bile inmiyormuş."

"Rövanş istiyorum." dedim telefonumu havada sallarken. Sesim titremişti. Başıyla onayladı. Oynarken gözyaşlarıma engel olamadım.

*

İki gün daha geçti. Orada patlak verdik. Telefonumun zil sesine uyandım. Bera arıyordu. Saat öğleden sonra ikiydi. Onaylayıp kulağıma götürdüm. "Efendim?" dedim uykulu sesimle.

"Uyandırdım mı?" Bera'nın sesi aşırı bitkin geliyordu.

"Problem değil." dedim. Sevgilimden ayrıldığımdan beri abisinin yüzünü görmemiştim.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now