15 -Bazı Konular-

16.9K 1.5K 763
                                    

Fısıldadığı kelimelerle yüzümü yalayan nefesi fena halde alkol kokuyordu. Birazcık kafayı bulmuş olduğunu işte o an fark ettim. Ben şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırırken beni göğsüne bastırıp belime sarılmıştı. Bedenlerimiz bir bütün olmuş, burnu boyun girintime sokulup oraya iyice gömülmüştü. Omzu üzerinden açıkta kalan gözlerimi kırpıştırdım, serin havayı aralık dudaklarımdan göğsüme doldurdum. Bedenim yanıyordu, bunun bir nebze serinletmesini ummuştum sadece ama aldığım soluk sanki ciğerlerim çürüyüp kendi kendine yapışmış bir balonmuş ve biri hızla içine üflemiş de gevşemiş gibi hissettirdi.

"Onur." diyebildim sonunda sesimi bulabildiğimde. "Onur." diye tekrar edip göğsünde yumruk olan ellerimi açıp göğsüne bastırdım, ayırdım kendimden. Bayık gözleri farkındalıkla hareket kazandı, kırpıştırıp ayrıldı benden.

"Kusura bakma, seni rahatsız mı ettim?" dedi tamamen koptuğunda benden. Alt dudağımı dişledim.

"Biraz..." Yanakları allandı, yumruğunu ağzına bastırdı.

"Özür dilerim." dedi yumruğu ağzındayken gözlerimin içine işleyerek.

"Ne kadar içtin?" dedim gülümsemeye çalışarak. Germek istemedim onu. Fark etmememe şaşırıyordum. O kadar sahne deneyimi var ve gitar çalarken parmakları birbirine dolanıyor, sürekli kızarıp utandığı halde benimle flört ediyor, kendi ağzıyla konuşmadığını söyleyip sürekli konuşuyordu.

"Sadece cesaret verecek kadar." dedi ellerini gözlerine bastırarak. "Yani o amaçla. Merak etme, sarhoş değilim. Biraz gevşedim sadece."

"Evime gelmek ister misin?" dedim sonunda. Babam evde değildi ve önümüzdeki birkaç gün olmayacaktı. Rahatça eve götürüp ayılmasına yardım edebilir ya da uyutabilirdim. Evlere dağılalım diyemiyordum çünkü o zaman sonraki gün rahatsız olduğum için benden kaçmaya başlayacaktı. "Film falan izleriz." dedim hemen sonra yanlış anlamasını istemediğim için.

"Senin için problem yoksa... Ben seninle her yere gelirim." dedi kıkırdayarak. Evet, problemin boyutunu o an anladım.

Sonra ağır adımlarla indiğimiz yokuşu geri çıktık, sağa sapıp dümdüz yürümeyi sürdürdük. Telefonumdan saate baktım. 1'e geliyordu. İrem'i aradım. "Ne zaman döneceksin? Eve geçiyorum alayım mı seni?"

"Yok yok, geç sen. Ben buradayım daha." dedi müziği bastırmak için sesini yükselterek. "Erken değil mi, bir şey mi oldu?"

"Hayır, konuşuruz." dedim ve kapattım telefonu. Bana bakıyordu dümdüz yine.

"Kimdi?"

"İrem." Gözlerini tekrar yola çevirdi, iç geçirip beni kolunun altına aldı yine kalabalık bir grubun yanından geçerken.

"Napıyorsun?" dedim bir anda şaşkınlıkla ona dönerek. Bana baktı, alt dudağını büktü gözlerini bayarak.

"Ayakta duramıyorum, başım dönüyor." dedi dengesini şaşırarak kısa bir an. Zar zor diğer kolunun altını yakaladığımda doğruldu tekrar, önüne döndü. Kolu hala omuzlarımdaydı. Gülümsememi bastırmaya çalışarak önüme döndüm. Evet çakırkeyifti ama ayakta duramayacak ya da bir yerden destek alması gerekecek kadar sarhoş değildi. Yani yalan söylüyordu, yapmak istediği şeyler için uçan kafasını bahane ediyordu. "Neden gülüyorsun? Benimle eğleniyor musun?" dedi gözlerini tekrar bana dikerek. Omuz silktim.

"Sadece sahiplenici tutumun hoşuma gitti." dedim omzum üzerinden elimi kaldırıp arkamızdaki kalabalık grubu işaret ederek. Gözlerini kırpıştırdı, her zamanki gibi allanan yanaklarını saklamak için başını diğer tarafa çevirdi.

İsimsizler (Gay) Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon