36 -Leke-

12.2K 870 329
                                    

Sonuç olarak kimse gidip biraları getirmemişti ve herkes kendini denize atmıştı tekrar. Biraz sonra Onur ve Bera sudan sırıtarak çıkıp ben çığlık çığlığa bağırırken beni kucaklayıp suya sokmuşlardı. Sonunda ıslanan ben suyun içinde bunları kovalayıp ayaklarımla suya boğarken iş işten geçtiği için eğlenmeye başlamıştım.

En az bir saat boyunca oynamıştık. Sonunda üşüyüp yoruldukları için sudan çıkmışlardı ama ben çıkarsam bir daha girmeyeceğimin bilincindeydim ve hala çok eğleniyordum. Sonuç olarak çıkmadım, Onur'un da çıkmasına izin vermedim. "Ne enerjiymiş arkadaş." dedi dudakları titrerken. Sırıttım.

"Sen üşüdün mü annem?" Dibine girip sokuldum, sıkıca sarıldım bacaklarımı karnına sararak. Nasıl olsa omuzlarımıza kadar sudaydık, kimse görmüyordu.

"Öyle yaparsan sonumuz portatif tuvalette biter." dedi hala titrediği halde gülerek. Çenesi titrediği için portatif ağzından potatif olarak çıkmıştı ve beni kahkahalara boğmuştu. "Şaka yapmıyorum." dedi suyun altındaki kalçamı patpatlayarak. Yanak şişirip bacaklarımı aşağı indirdim, ona arkamı dönüp yüzmeye başladım.

"Hadi!" Peşimden gelmeye başladı. Ağır ağır yüz metre kadar yüzdük, sonunda durduğumda ben ona dönemeden hemen arkamda biten Onur kollarını belime dolayıp boynuma bir öpücük bıraktı. Huylanarak tek omzumu kaldırıp ona döndüm.

"Hadi çıkalım Hazar, çok üşüdüm." dedi ellerimi tutarak.

"Tamam." Tek elimi bıraktı, ayaklarımızı çırparak kıyıya yüzüp sudan çıktık. Çıkarken diğer elimiz de koptu, su dizlerimdeyken tişörtümü avucuma alıp suyunu sıktım.

"Tam dızo oldun cidden." dedi gülerek. Yüzümü buruşturup karnına dirsek attığımda gülerek sarılmaya çalıştı, hızla sıyrılıp yana kaçtığımda suya düştü yüz üstü. Kahkahayı bastım. Kıyıdan gören tayfanın da kahkahaları kulaklarımı doldururken Onur beni kolumdan yakalayıp üzerine düşürdü. Birbirimize baktık, tekrar gülmeye başladık. Belime sarılıp suyun altına çekti beni, dudaklarımı öpüp geri yükseldi. Sonra gerçekten çıktık sudan.

Kıyıya geldiğimizde gülerek bize bakıyorlardı. "İrem havlumu verir misin?" dedim tekrar tişörtümü sıkarken.

"O tişörtü neden hala çıkarmıyorsun?" dedi Ata beni süzerek. İrem havlumu uzattı, alıp bedenime doladım.

"Ata kapatsanıza şu konuyu artık, belli ki vücudunu görmenizi istemiyor." dedi Barlas ona dönerek. Barlas'ın cevabı beni daha da utandırırken hızlıca kurulanmaya çalışıyordum. Tişört beyazdı, göğsümün ıslaklık altında görünmemesini umuyordum. Diğer yanda kurulanan Onur kendi tişörtü elinde yaklaştı bana. Havlumu kolumun altına doladı tişörtünü ağzıyla tutarak, benim ıslak tişörtümü üstümden sıyırıp kendi tişörtünü giydirdi bana.

"Gerçekten artık birisi biraları getirebilir mi?" dedi Cem.

"Getirsene." dedi Bera ona sırıtıp.

"Hadi biz getirelim." dedim iç çektikten sonra Onur'a dönüp. "Sabahtan beri birbirlerine yıkmaya çalışıyorlar."

"Bira falan değil abi, önce yemek yiyelim." dedi İrem.

"Aynen, kurt gibi açım." dedi Doruk atılarak. Havlumu yere serip tişörtümü de kuruması için havlunun üzerine yatırdım. "Hem Hazar kankim de acıkmıştır." Hiç oralı olmadım. "Hala mı konuşmuyoruz?"

"Sevgilimi rahat bıraksanız?" diye homurdandı Onur. Yan yana kumlara devrildik, sırtımı çıplak göğsüne yasladım. Saat beş olmuştu, güneş yavaş yavaş yakıcılığı bir kenara bırakıyordu ama yine de endişelenmeme engel olamıyordum.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now