5 -Ev-

18K 1.5K 641
                                    

Birkaç gün sonra İrem sabahın köründe odama daldı. "Oha! Kokuya bak boğulmuyor musun sen oğlum?" Perdeyi çekip açtığında odaya güneş doldu, ben pikeyi kafama çektim, o pikeyi yakalayıp çekiştirerek aldı üzerimden.

"İrem!" diye gürlediğim sırada pencereyi de açtı. "Manyak mısın kızım?"

"Saat öğleden sonra iki! Kalk artık." Homurdanmama karşılık kolumdan yakalayıp çekiştirerek yataktan düşürdü beni. Çığlık atıp o doğrulamadan bacaklarımı boynuna kilitleyerek yere devirdiğimde tırnaklarını belime geçirdi. Hemen sonra karnımda oturmuş, kollarımı bilekten yakalayıp yere gömmüştü. "Benimle güreşme, yemin ederim ayaklarını götüne sokarım, kalk artık!"

"Sen çıldırmışsın!" diye homurdandım ayağa kalkarken.

"Hadi giyin, tabi önce duş al. Çıkıyoruz."

*

"Nereye gidiyoruz?" diye homurdandım ellerimle saçlarımı yatıştırmaya çalışarak.

"Bera'lara." Göz devirdim.

"Şaka yapıyor olmalısın. Bunun için mi yani?" Beni zorla duşa sokmuş, defalarca kez uyarmama rağmen inat edip saçlarıma fön çekmiş -sonuç olarak tüm saçlarım kabarmıştı- ve beni bir güzel giydirip süslemişti. Genel olarak beni süslemeyi seviyordu ama EVDEN EVE GİDİYORDUK.

"Belki dışarı çıkarız, neden surat asıyorsun?" diye homurdandı. "Hem çok tatlı görünüyorsun."

Bir evin bahçesine girdik, veranda basamaklarını çıkıp kapıyı tıklattık. Bera açtı kapıyı. Uykudan yeni uyandığı belliydi, bize aptal aptal bakıp arkasını dönüp belini kaşıyarak içeri girdi. Biz de peşinden girdik. "Sana da günaydın." dedi peşinden sesini yükselterek İrem. O sırada aklımdan ona yakışacak tek bir ünvan geçiyordu. MAĞARA ADAMI

"Hıhı." dedi önden. Salona girdiğimizde oturduğu koltuğa iyice yayılıp gömülen çocuk hızla doğruldu, şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı bize bakarak. Hemen sonra yüz ifadesini toparladı.

"Naber?" dedi İrem sırıtarak ona bakıp. Sessizce yan koltuğuna uzanıp beyaz bir tişörtü yakaladığı gibi üzerine geçirmesini izledik. Buğday rengi pürüzsüz bir teni vardı. Kaslı değildi ama yapılıydı ve spor salonuna gitmese de bir sporla uğraştığı belliydi. Tahminimi dövüş sanatlarından yana kullanıyorum.

"Bir şey içer misiniz?"

"Ne var?" dedi İrem Bera'ya otuz iki dişiyle sırıtarak.

"Cola, soda, limonata veya süt?" Sonra sırıtarak bana baktı. "Sana süt öneriyorum."

"Ha, ha, ha." dedim her sesin arasına uzunca bir boşluk bırakarak. "Limonata alırım."

"Alkollü bir şeyler yok mu?" dedi İrem yüzünü buruşturarak.

"Tamam, sana bira."

"Bana da bira getirsene." dedi Onur abisine dönerek.

"Emrin olur paşam." dedi alaylı bir ifadeyle. Mutfağa ilerlerken ise ekledi. "Sapıtıp dans etmediğin sürece sorun yok." İrem gülüşüyle birlikte adımlarına eşlik edip peşinden mutfağa gittiğinde yalnız kaldık. Salonun havası bir anda biraz daha ısındı.

"Yeni taşındın sanırım, ha?" dedi sonunda sessizliği yararak laminantı izlerken.

"Evet."

"Pek konuşmuyorsun." Omuz silktim.

"İnsanlarla aram çok iyi değildir." Sesim titrediği için küfür ettim kendime içten içe. Bu gülümsetti onu.

"Ata öyle düşünmüyor. Bayağı nazlı olduğunu söyledi."

"Nazlının kelime anlamını biliyor mu arkadaşın? Cilve yaptığımı düşünmüyorum." Şaşkınlıkla başını kaldırıp bana baktı, dudaklarındaki gülümseme genişlerken gözlerini kırpıştırmasını izledim. Bir süre öylece birbirimize baktık, mutfaktan bir kahkaha sesi geldiğinde ikimiz de irkilip başka yönlere çevirdik kafalarımızı. Isındığımı hissettim. Biraz... Garipti?

"Yarın akşamki konsere gelecek misin? Senin söylediğin adamın şarkısını çalacağız." O an birazcık azıcık hayal kırıklığına uğradım. Sürekli sürekli bir yerlerde karşılaşıp peş peşe göz göze geldiğim bir çocuk vardı ve ben aptal gibi farklı düşünmeme engel olamamıştım. Oysa çocuk yalnızca hayranlarından biri olarak görüyor ya da onlara hayranlık duymamı sağlamaya çalışıyordu.

Hem ben neden farklı düşünmüştüm ki, herkesin açık fikirli olduğu bir ortamdaydım. Çocuğun müzik grubunun solisti eşcinseldi ve bunu herkes biliyordu. Eğer Onur'un benden hoşlanabileceği bir yönelimi olsa İrem bunu söylerdi ya da okuduğum yorumlarda belli edecek bir şeyler olurdu.

"Bilmiyorum, İrem gelirse gelirim." dedim omuzlarımı kaldırarak. Dudaklarındaki gülümseme kısa bir an silinir gibi oldu, başını eğip yere bakarak sakladı suratını. Şaşırdım o an. Gerçi bir bilet bir biletti...

"İşte biralar!" diye bağırarak içeri girdi Bera. Hemen arkasından da İrem. "Güzelim kusura bakma ama uzun tartışmalar sonucu ortamı bozmak yerine senin de bira içmene karar verdik."

"Peki bunda benim neden söz hakkım yok?" dedim kaşlarımı çatarak. "Ayrıca bana bir daha güzelim dersen seni o şişeye oturturum." İşaret parmağımı tehditkar bir ifadeyle ona doğru salladığımda Bera şişeleri sehpaya bırakıp ellerini havaya kaldırdı.

"Ne kadar huysuzsun ya, iltifat da edilmiyor anasını satayım." dedi Bera, Onur'a dönüp başını iki yana salladı. Ben bu hareketine anlam veremezken Onur yanındaki yastığı kaptığı gibi abisine fırlattı. Darbeyi yiyen Bera yüzünü buruşturdu. "Yalnızca iyi abi olmaya çalışıyorum."

"Kes sesini." dedi Onur elini gözlerine örterek. İrem o sırada birasını yudumlarken ele geçirdiği laptoptan müzik açıyordu. Mild High Club çalmaya başladı salonda. İrem ve Bera kahkahalar eşliğinde şarkıya eşlik ederek dans etmeye başladıklarında istemsizce yüzümü buruşturduğum halde gülümsedim.

Onur'un telefonu çalmaya başladığında odadan çıktı. Ben peşinden bakarken İrem beni kolumdan çekiştirerek ayağa kaldırmaya çalışıyordu. "Oturmaya mı geldik Hazar?" diye bağırdı İrem bana. Sonunda kaldırmayı başardığında beni ortalarına alıp çekiştirerek dans etmeye zorladılar. Şarkı bittiğinde ve yerine alakasız bir şekilde Emotional Oranges - Personal çalmaya başladığında onlara katılıp dans etmeye başladım.

Biraz sonra Onur salona döndüğünde bize yan gözle bakıp koltuğa attı kendini, birasını yudumlayarak telefonuyla oynamaya başladı. Utandığım için daha az hareket etmeye başladım fark etmemelerini umarak. "Gelsene." dedi Bera ona doğru. Kardeşinin buna cevabı koca bir tepkisizlik oldu. "Bizimle dans etmesini istiyorsak sarhoş etmemiz gerekecek." dedi Bera alayla.

"Kardeşini sarhoş etsem onunla dans edeceğimi hiç sanmıyorum." dedi İrem sırıtarak. Bu beynimden vurulmuşa dönmeme sebep olurken Bera yüzünü buruşturdu.

"İrem yapma gözüme geliyor." dedi Bera. Ben abartıyla yorulmuş gibi hareketler yaparak koltuğa salmıştım kendimi. Bera da benim yanıma attı kendini.

"Şaka da yapamıyoruz he!" diye bağırdı İrem gülerek. Sonra Onur'un yanına oturup yanaklarını çekiştirdi. "O benim yengem yengem!"

"İrem!" diye bağırıp itiştirdi ellerini. "Yeter amına koyayım, size de malzeme vermeye gelmiyor!" Sinirli hareketlerle salondan çıktığında hepimiz peşinden gözlerimizi kırpıştırarak bakıyorduk.

"E onun da gidesi varmış." dedi İrem kollarını göğsünde birleştirerek. Bera başını iki yana sallayarak gülerken ben şaşırmıştım. İmaları yeni yeni anlıyordum, hala videonun bokunu çıkarmayı sürdürüyorlardı ve bu konu Onur'u rahatsız ediyordu.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now