6 -His-

17.8K 1.4K 355
                                    

Sonraki gün yine konserdeydik. Yine İrem zorla Onur gibi giydirmişti beni. Yine herkesle aynıydık. Ama bu sefer İrem inatla saçımı düz olduğu halde düzleştirip şekle sokmuş, elmacık kemiklerime ve dudak üstüme hafif de olsa highlighter sürmüştü. Normalde asla belli olmayacak kadar sürmüştü ama bar ışıkları altında doğal da duracak olsa parlayacaktı ve bu rahatsız hissetmeme sebep oluyordu. Neden kendimi güzel göstermeye çalışsaydım ki?

İçerdeki insanların yüzde doksanının sahneye odaklı olmasını fırsat bilerek uzun uzun inceledim onları. Aslında onları değil, onu...

Yine mimiksiz suratına rağmen vücut dilini şarkıya göre konuşturuyor, dizlerini kırıp öne ya da arkaya eğiliyordu gitarını izleyerek. Ara sıra insan kalabalığına baktığında bazı kızlar bağırıyor, o ise gözleriyle bir tur atıp gitarına dönüyordu. Bir ara bir kıza göz kırptığında başımı o tarafa çevirince kızların birbirlerine dönüp kıkırdadıklarını fark ettim.

Aslında öyle çok popüler değillerdi. Kendilerine ait çok az şarkıları varmış, İrem söylemişti. Hobi olarak sahne alıyor, zaten sadece yazın yapıyorlarmış bunu. Kışın hepsi okuyormuş. Genelde konserlerde sevdikleri şarkıları söylüyorlarmış bu yüzden. Hayran sayıları instagrama göre on altı bin kişi civarındaydı. Konser alanlarında tahminimce mekanların kapasitesinden ve haftada bir konser vermelerinden ötürü yüz, yüz elli kişi falan oluyordu. Yeri yurdu belli tipler oldukları, rahat rahat insan arasına karıştıkları halde insanlar onları rahatsız edecek şeyler yapmıyor, sıkıştırmıyorlardı. İrem'in evde söylediği şeyi hatırladım. Rahatsız olduğunu söylese geri çekerler postu. Hayranları anlayışlı insanlardı.

"Sen kardeşime mi daldın?" Yerimde sıçrayıp bardaki Bera'ya döndüm. "Tüylerim diken diken oluyor Hazar." dedi bana bakarak. Başımı iki yana salladım ağır ağır rahat görünmeye çalışarak.

"Dalmışım sadece işte." diye homurdandım. "Ne yapacağım senin kardeşini ben?"

"Niye öyle diyorsun? Kızlar kardeşime bayılır." dedi sırıtarak. Yaptığı imaya karşı orta parmağımı salladığımda sırıttı. "İrem nerde?"

"Lavaboya gitti." dedim tekrar sahneye dönerek. Onur'la göz göze geldiğimizde suratındaki rahatsız ifade tekrar gitarını buldu. Bu arada ben genelde gözlerimi yakaladığında refleks olarak ya sıçrar, ya gözlerimi kaçırmak için hızlı davranırdım. Ama Onur öyle değildi. Genelde rahattı, gözlerini yakalarsam aceleci davranmazdı. Geniş geniş kafasını çevirir ya da gözlerini ağır ağır kaçırırdı. Çok da utangaç birine benzemiyordu. Sessizliğinin utangaçlığından olduğunu düşünmüştüm başta ama...

"Hazar gerçekten hoş değil." Tekrar yerimde sıçrayıp Bera'ya döndüğümde kahkaha attı. O sırada gitardan gelen tınıyla birlikte cevap vermeden hızla sahneye döndüm. Sebastian Roca - You çalıyordu.

Grubun iki üyesi geçen sefer de gördüğüm koltuğa gömülmüşlerdi. Ata şarkıyı söylemek için mikrofonun önünde beklerken arkasında başını asla gitardan kaldırmayan Onur ve adını bilmediğim diğer gitarlı çocuk vardı.

İç geçirdim. "Bu şarkıyı ben istemiştim." dedim Bera'ya. "Bırak da dinleyeyim." O sırada arkama birinin oturduğunu hissettim ama İrem olduğunu bildiğim için dönüp bakmadım. Şarkı bitene kadar sahneyi izledim ve yemin ederim Onur kafasını gitardan bir kez bile kaldırmadı. Hemen sonra ara verdikleri için onlar da kendilerini arkadaşlarının yanına attılar.

Omzumda bir el hissedince arkamda kalan İrem'e döndüm. "Annem aradı da benim bir yarım saatliğine gitmem gerekiyor. Ben gelene kadar benim yerime de eğlen."

"Sensiz ne yapacağım burada? Ben de geliyorum." dedim İrem'e doğru bir adım atarak. Güldü.

"Bera burada işte. Boşuna yorma sen kendini, en geç yarım saate döneceğim zaten." İç geçirip başımla onayladım sonunda. Saçlarımı karıştırıp çıktı. Ben arkasından bakarken biri omzuma dokununca arkamı döndüm hızla. Çünkü onun İrem olma şansı yoktu.

"Nasıldı?" dedi gülümseyerek Ata. Gülümsemesine karşılık verdim.

"Çok iyiydiniz."

"Beğenmene sevindim." Bera'ya döndü sonra. "Bana fıçı verirsen seni her zamankinden daha çok sevebilirim." dedi Ata sırıtarak. "Çok iyi gelir şu an." dedi terli suratını işaret ederek.

"Ya beni sevmeni istemiyorsam?" dedi Bera onu kışkışlayarak. Ata dirseklerini bara yaslayıp yükselerek Bera'ya dudak büzdü. Bera yüzünü buruştururken istediğini verdi ona. Sonra da göstere göstere bir deftere not etti. Muhtemelen gün sonunda ödüyorlardı.

"İyi eğlenceler." dedi Ata onu takmadan bana sırıtarak. Gülümseyip başımla onayladığımda arkadaşlarına doğru ilerledi. Gözüm masaya kayınca yine küçük kardeşle göz göze geldim. Bu sefer her zamankinden daha acelesizdi gözlerini kaçırırken. Gözleri de biraz daha soğuk. Göğsümde bir karıncalanma hissederek yumruğumu göğsüme yasladım, bara dönerek görüş açımdan çıkardım onları.

*

"Bir erkekten hoşlanıyor... Hayır, hoşlanır gibi hissettiğimi söyleseydim ne tepki verirdin?" dedim uzun uzun duvardaki çizimi izledikten sonra. Telefonuyla oynayan İrem hızla doğruldu uzandığı yerde, iri gözlerini bana dikti.

"Kim?" Ellerimle yüzümü sıvazladım.

"İrem kendi içimde netleşmeden kim olduğunu söylemek istemiyorum." Beni yoran ya da korkutan Onur'un erkek olması kesinlikle değildi. Daha önce de canımı yakmayacak düzeyde hoşlandığım erkekler olmuştu. Konser gecesi eve gider gitmez kendimi yatağıma atmış, düşünmemek için uyumaya zorlamıştım kendimi ama o gece düşünmekten sabaha kadar uyumamıştım. Tüm düşünebildiğim Onur'un içime işleyen gözleriydi. Bu yüzden birkaç gündür İrem'in dışarı çıkma girişimlerini net bir şekilde engelliyordum. Onu görmek istemiyordum. Hayır, istiyordum ama bunun yararıma olmayacağını biliyordum. Dediğim gibi en azından kendi içimde netleşmek istiyordum. Bu hisler önceki bastırdıklarıma benzemiyordu çünkü.

"Hazar!" diye bağırıp göğsüme bastırarak yatağa devirdi İrem beni. "Söylesene! Delireyim mi meraktan?"

"İrem dedim ya, kendimden emin değilim şu an!" İrem kaşlarını çattı.

"Söyleyene kadar başına belayım çocuk!" Beni bırakıp ayağa kalktı. "Senin karın ağrın belli olduğuna göre artık dışarı çıkabiliriz. Bakalım neyden bu kadar korkuyorsun."

"İrem lütfen zorlama beni." dedim alt dudağımı bükerek. "Hem sen kim olduğunu öğrenirsen kesin çaktırırsın." Bir süre dümdüz bana baktı, birden dudaklarına genişçe bir gülümseme yayıldı.

"Bera, değil mi?" Yüzümü buruşturdum.

"Çüş, saçmalama!" Kaşlarını kaldırdı gülümsemesi silinirken.

"Takılıyorum zaten aklımdaki kişi o değildi. Hem umarım değildir, Bera gördüğüm en uçkuruna düşkün erkektir ve tam bir kadın manyağıdır kendisi."

"Yok aman." dedim huysuz bir tavırla gözlerimi kaçırarak. "Aklındaki kişi-"

Kahkaha atmaya başladı İrem. "Onur!" Tekrar kahkahayı bastığında ısındığımı hissettim. "Çok tatlısınız, kafayı yiyeceğim!"

"Ama bu aramızda kalacak, değil mi?" Başıyla onayladı.

"Çıkmaz benden. Zaten Onur da heteroseksüel malesef. Umarım bizden sakladığı homo bir yüzü vardır." dedi omzuyla omzuma vurarak.

"Sana kendimden emin değilim dedim. Ortada kesin bir şey yok." Yanaklarımı şişirip kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Hadi dışarı çıkalım. Onur'u nerde bulacağımızı biliyorum."

"Bak." dedim cıklayarak. "Başladın şimdiden."

"Sadece selam veririz, uzak bir yerden oturup izleriz." dedi İrem saçlarımı karıştırarak. Gönülsüz görünmeye çabalayarak onayladım.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now