16 -Ödül-

16.4K 1.4K 383
                                    

"Ben kahvaltı hazırlayayım." dedim gergin bir tavırla arkamı dönüp mutfağa dalarak. Adım seslerini işittim.

"Yardım eden misafir mi yoksa oturup hazır olmasını bekleyen mi olmalıyım?" dedi bana gülümseyerek. Dolapla bakışan ben omuz üzerinden ona baktığımda başını sağa eğmiş, sevimli bir ifadeyle bana bakıyordu. Kıkırdadım.

"Sadece ne yemekten hoşlandığın konusunda yardım edersen yeterli olur." dedim. "Menemen sever misin?"

"O kadar uğraşmana gerek yok. Peynir ve ekmek işimi görür." dedi aynı şapşal gülümsemeyle. Hemen sonra kocaman esnedi.

"Yumurta?" Yüzünü buruşturdu.

"Nefret ederim."

"Ben de." dedim omuz silkerek. "Patates kızartmasına ne dersin?" İç geçirdi, öylece bana bakmaya başladı. "Dondurulmuşu da var, hemen kızarır."

"İyi hadi." dedi dudaklarını birbirine gömmeden hemen önce. Patates kızarttım, kahvaltılıkları falan dizdim masaya. O sırada gözlerim sürekli esneyen çocuğa takılıp durdu, sırıttım. Hala saatin farkında değildi tahminimce. Aptal.

"Ay, ekmek yok." dedim sıkkın bir ifadeyle. Tahıllı bisküvilerden çıkardım kilere gidip.

"Alıp geleyim hemen?"

"Fırın açık değildir bu saatte." dedim. Biraz sonra şaşkın bir çığlık duyduğumda kahkahayı bastım.

"6 mı?!" Suratımda koca gülümsememle ona döndüğümde yüzü asılmıştı. "Neden bu saatte uyanığım?" Omuz silktim.

"Karnım acıkmıştı." dedim elimi enseme atarak. Aslında sebep gün içinde işi çıkarsa diye korkmamdı. Hatta tekrar uyursak uyandığımda çoktan gitmiş olabileceği ihtimali bile vardı ve ben zaman geçirmek istemiştim. "Hem sen kendin uyandın."

"Saatin farkında değildim ki, 6 desen kesin geri devrilirdim." dedi aptal aptal gülerek. Dudak büktüm.

"Özür dilerim, kahvaltımızı yaptıktan sonra tekrar uyursun."

"Sa-sadece şaşırdım." dedi ve yanındaki sandalyeyi patpatladı. "Otur da kahvaltımızı yapalım."

"Ay unuttum." dedim elimi alnıma atarak.

"Neyi?"

"Çay!" Güldü.

"Süt varsa o da olur." Dolaptan sütü alıp kapağını açarak kokladım. Bu bir fobiydi, yeni açılmış şişeleri bile koklardım. Daha önce hiç içmemiş olsam da bozuk süt olayı beni aşırı gererdi. Normal koktuğuna karar verince iki bardağa doldurdum, bardakları masaya bıraktım. "Hadi ama... Hem açım diyorsun, hem uyuşuklanıyorsun." dedi bana.

"Tamam ya, hem sen başlasana." Süt kutusunu dolaba koydum, masaya dönüp sandalyeye yerleştim.

"Öyle olmuyor işte. Herkes oturmadan yemeğe başlanmaz."

"O kuralları kim koyuyor bilmiyorum ama ben uyumsuz bir insanım." dedim omuzlarımı kaldırarak.

Kahvaltımız bittikten sonra masayı toplamama yardım etti. İşimiz bitince ona döndüm. "Sabahın köründe uyanıp benimle kahvaltı ettiğin için yatağımı kullanmana izin veriyorum." dedim gözlerimi gözlerine dikerek.

"Daha önce hiç böyle güzel bir ödülüm olmamıştı." dedi gülümseyerek kalçasını masaya yaslayıp. Yukardan aşağı bir kere süzmem yine göğsümde o tuhaf hisse sebep oldu. Böyle bir insanı hak edecek ne yapmıştım? "Aklından ne geçiyor?" dedi sırıtarak beni süzerken. Gözlerimi kırpıştırdım, aptal aptal onu izlediğimi fark edip kızararak kafamı çevirdim.

"O renk sana hiç yakışmamış, bunu düşünüyordum." dedim tişörtünü kast ederek.

"Yapma!" dedi gülerek.

"Yaptım bile. Beni takip et." Mutfaktan çıktım, dosdoğru odama ilerleyip içeri girdim. Peşimden içeri girdiği sırada odamda renkli tek şey olan koyu mavi perdeleri bir çırpıda kapattım. "Evdeki en karanlık odadır, mışıl mışıl uyursun."

"Odan çok..." dedi etrafına bakarak, inceledi ve inceledi ama yapacak yorum bulamadı.

"Biliyorum." dedim sadece. Bahsetmiştim, odamda kişiliğimi yansıtabilecek hiçbir şey yoktu. Perdelerim hariç her şey tek renkti. Beyaz. Perdelerin renkli olmasının tek sebebi ışığı daha iyi kesmesiydi. Ha bir de duvarın bir köşesinde İrem'in çizdiği bir kaplan vardı. O da o sırada çizime yaklaşıp onu incelemeye başladı. "Onu İrem çizdi."

"Anladım zaten." dedi. "Onun kalemini tanırım."

"Siz yakın mısınız?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Omuz silkti bana dönerken.

"Abimin arkadaşı, biliyorsun. Bir de lisede aynı okuldaydık. Ben onun alt sınıfındayım, hiçbir zaman çok yakın olmadık ama aynı ortama çok girerdik."

"Neyse, sen uyu artık." dedim gülümseyerek. "Bir şey olursa salondayım." Babamın yatağına da yatabilirdim tabi ama insanların yataklarını kullanmaktan, özellikle izinsiz kullanmaktan, pek haz etmiyordum.

"Neden?" Kapı ağzında duraksadım, ona döndüm. "Neden salon?" Yatağımı işaret etti, dudaklarını araladı.

"Onur ben bu yakınlık için çok erken olduğunu düşünüyorum." dedim beceriksizce gülümsemeye çalışarak ondan önce davranıp. Güldü. "Kusura bakma."

"Yatağını kullan. Ben salonda yatarım." Utandım. O an anladım, önceki cümlesi de bu olacaktı. Beni utandırmamak için benim düşündüğümü düşünmüş taklidi yapıyordu o an. Birlikte uyumak aklının ucundan bile geçmemişti muhtemelen.

"Hayır." dedim. "Uyu işte." Odadan çıkıp kapıyı kapattım, sırtımı kapıya yaslayıp iç çektim, ellerimi yüzüme bastırdım. Tabi -asla beklemiyordum- kapı açılınca geriye sendeledim ve elleri karnıma yerleşip yakaladı beni, kendine yasladı.

"İyi misin?" dediğinde sesi kısık çıkmıştı. Buna rağmen sesinin kulağımda çınlama sebebi ise dudaklarının kulağımın dibinde olmasıydı. Kahretsin, hiç hoş değil! Bu yakınlık ve bu pozisyon hiç hiç hoş değil!

"İyi-iyiyim." Ellerimi belime sarılı elleri üzerine koyduğumda ayrıldı benden. Hızla ona döndüğümde burun buruna geldik. "Bir şey mi oldu?" Gözlerini kaçırıp omuzlarını kaldırdı.

"Belki dünki gibi sarhoş taklidi yapıp zorla sana sarılarak uyuyabilirim diye düşünüyordum." dedi yanakları allanırken gözlerini kaçırarak. Şu ifadeyi kaç kere görürsem göreyim her seferinde kalbimde minik havai fişekler patlıyormuş gibi hissettiriyordu. "Böyle şeyleri sıraya koymaya, böyle şeylere zaman vermeye gerek var mıdır cidden? Sonuçta bir dakika sonra başımıza neler gelebileceğini bilmeden yaşıyoruz. Eğer o an sarılmak istiyorsam sarılırım, o an birini öpmek istersem öperim. Çok düşünmeye gerek yok bazı konularda." dedi omuzlarını kaldırarak. Sonra gözlerini gözlerime kilitledi. "Hazar hislerim gerçekten karşılıklı mı? Benden hoşlanıyor musun?"

Soru öyle yersiz ve öyle çalışmadığım yerden geldi ki put gibi kalıp ağzımı açıp açıp kapatmaya başladım. "Be-ben..."

"Evet ya da hayır. Kafanı sallasan bile bir cevaptan sayabilirim." dedi parmakları kahkülümün bir tutamını yakalayıp arkaya iterken. Gözlerimi sıkıca yumdum, başımı yukarı aşağı salladım. Parmaklar tenimde aşağı sürüklendi, yanağıma yerleşip başımı yukarı kaldırdı. Derin bir nefes alıp kendimi sıradaki hamlesine hazırladığım sırada diğer yanağıma küçük bir öpücük bıraktı. Şaşkınlıkla gözlerimi araladığımda burun burunaydık ve gülümseyerek bana bakıyordu. "İstediğim cevabı aldım. İyi uykular Hazar." Geriye çekilip odaya girdi, kapıyı kapattı. Öylece kapı karşısında kalakaldım.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now