29 -Mesafe-

12.8K 982 284
                                    

Sonraki gün konserine gitmedim. Gitmedik desem daha doğru olur. Aynı zamanda ne o yazdı, ne ben yazdım. İrem ve Bera'nın konuşmalarından bir şeyler öğrenmiştim. Bu konu grup arasında hiçbir şekilde konuşulmamış ve yok sayılmıştı. Bera bunu Cem ve Onur'un tartışmasından çekindikleri için sakladıklarını düşünüyordu. Sonuçta o hafta sonu iki konserleri vardı. Bera da aynı şekilde Onur'un sıkıştırmalarından kaçıp sessiz kalmıştı. Sonuçta bunun onu ilgilendirmediğini düşünüyordu.

Onur'la tek kelime olsun mesajlaşmamıştık. O sırada konserdelerdi. Muhtemelen yokluğumun farkındaydı. İrem de yanımda olduğu için neler döndüğü hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Bera'ya sorabilirdik ama İrem bunun iyi bir fikir olmadığını savunuyordu. Birkaç gün uzaklaşmamın iyi olabileceğini düşünüyordu. Önceki gün resmen sinir krizi geçirmiştim sonuçta. Cem denen gerizekalının kusmuğunda boğulması için dua etmekten başka bir şey yapmıyordum.

"Bak bunu da izleyebiliriz." dedi laptopu bana çevirip. Film fragmanlarına bakıyorduk da.

"İzledim onu ben." dedim başımı iki yana sallayarak. Ne kadar umursamaz davransam da aklım sürekli Onur'daydı ve İrem de bunun farkındaydı. Yine de bu konuda sessizliği sürdürüyorduk.

"İzlemediğin film var mı?" diye homurdandı. Sırıttım. O ise esnedi. "Bir saattir film arıyorum, bence ben ararken uyku vakti geldi."

Instagram keşfetime bir video düşünce irkildim. Bu akşamdan olduğuna şüphem yoktu. Hepsi asık suratlarla çalıyor, bir problem var diye bağırıyordu suratları. Ata şarkıyı mıymıntı bir şekilde söylüyordu. Onur'un kaşları sonuna dek çatıktı. Bir şey olmuş. Yazıyordu açıklamada ve bu bir fan sayfasıydı. Yorumlara girdim İrem'e kısaca göz atıp.

Evet, keyifsizlerdi.

Sorunun Onur'la ilgili olduğuna eminim. Abisine bağırırken gördüm. Gözlerim irildi. İnsanlar gerçekten... Hemen yoruma verilen cevaplara girdim.

Belki de gerginlikten bağırdı o da

ÇOK GERGİN ÇOK! HERKESİ STRESE SOKUYOR!

Daha fazla okumak istemediğime karar verip çıktım yorumlardan, telefonu kapatıp yastığımın altına tıktım. "Bence de uyuyalım."

*

"Yapmayın! Dışarda o kadar tatlı bir hava var ki!" diye bağırdı Bera bize telefonda.

"Tamam." dedim sonunda nefesimi seslice salıp. "Geliyoruz." Telefonu kapattı İrem, üzerimizi giyindik. Pazar günü de cumartesi gibi geçmişti. Pazartesi babam evdeydi. O gün günlerden salıydı ve Onur'un bana geleceğiyle ilgili umutlarım parça pinçik dağılıyordu.

Kısa kollu desenli vintage bi gömlek giyindim, üstten birkaç düğmesini açık bırakıp çok çok ince gümüş bir kolye zinciri taktım. Altıma da kot diz üstü açık renk bir şort giyinip gömleği içine soktum. Ayaklarıma beyaz bilek çorapları geçirdim, üzerine de kırmızı converselerimi giyindim. Kahküllerimi düzelttiğim sırada İrem ıslık çaldı bana. "Çok tatlı görünüyorsun." Hemen sonra sarıldı bana. Karşılık verirken gülümsedim.

"Sen de öyle." Bir süre öyle kaldıktan sonra itiştirdi beni yüzünü buruşturarak.

"Bu vıcık vıcık hava da ne?" Kahkaha attım. O da yüksek bel mom bir şort giyinmişti. Üzerindeki çizgili tişörtü de şortun içine sokmuştu. Ayaklarında benimkiler gibi beyaz çoraplar ve siyah converseler vardı.

Evden çıktık, rıhtıma inip Moda'nın girişinde bulduk Bera'yı. Bize kocaman gülümserken dövmelerle kaplı koluyla terli alnını sildi. "Bir de hava güzel diyor, şu tere bak!" dedim kahkaha atarak üzerine yapışan tişörtünü işaret ederek.

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now