18 -Gelişme-

15.8K 1.3K 349
                                    

Numaralarımızı almayı unutacak kadar aptal olduğumuz için o gün konuşamadık. Aslında Bera'dan isteyebilirdim ama Onur'un Bera konusunda ne kadar rahat olabileceğini bilmiyordum. Bu yüzden istememiştim. Belki abisinin olanlardan haberdar olmasından hoşlanmazdı, sonuçta Bera beni sıkıştırırdı.

Sonraki gün uyandığımda duş aldım, kısaca kahvaltı edip üzerime çok açık bir su yeşili tişört ve koyu kot şort giyindim. Ayaklarıma mavi çoraplarımı geçirip converselerimi de giyinip çıktım evden. Ayakkabıdan görünen çoraplar konusunda söylediğim şeyi hatırlıyordum, evet. Ama önceki görüşmemizi aklımdan çıkaramıyordum.

Kapılarının önüne geldiğimde utana sıkıla bastım zile. Biraz sonra kapı Onur tarafından açıldığında sıcakladığımı hissettim. Bu kötü bir fikirdi. Beni süzmekle meşgul çocuğa elimdeki poşeti uzattım. "Tişörtünü getirdim." Dudaklarında kocaman bir gülümsemeyle beni içeri çekti, kapıyı kapatıp sarıldı.

"Ben de seni özledim." İşte o an kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirim.

"Sen yine mi sarhoşsun yoksa?" diye ciyakladım. Kahkaha atarak ayrıldı benden. Sonra elimi tuttu, peşi sıra sürükleyerek merdivenleri çıkardı. "Abin yok mu?" dedim sessizliğe ve kapalı oda kapısına bakarak.

"Uyuyor hala. Bugün şanslı günümdeyim herhalde, yoksa mümkün değil bu saatte uyanık olmaması."

"Belki de uyanıktır, sadece odadan çıkmamıştır." Gereksiz bir tahminde bulundum.

"Herneyse, abimle ilgili konuşmak için geldiğini düşünmüyorum." dedi odasına girdiğimizde kapıyı kapatarak. Genişce bir odaydı. Duvarlar beyazdı, gri bir laminantla döşenmişti. Çift kişilik bir yatak vardı sağda, koca pencerenin yanında. Pencereleri ince bir tül örtüyordu. Yatağına gri bir yüz geçirilmişti, fon perde de uyumlu olarak koyu maviydi. Büyük eskitme desenleri olan gri bir dolap, aynı renk bir çalışma masası ve kitaplık... Birkaç tane de gitar vardı çalışma masasının yanında.

"Habersiz geldiğim için özür dilerim." dedim ona dönerek.

"Bugün gelmeseydin ben gelirdim. Numaran da yok zaten." dedi gülerek. Hemen ardından ellerimi avuçlayıp çekerek yatağına ilerledi geri geri, uzanıp beni de yanına aldı. Başımı koluna, dirseği ve omzu arasına yerleştirip kolumu beline sardığım sırada gerilmiştim ama beni rahatlatan bir sıcaklığı vardı. Başımın altındaki koluna ait el yukarı tırmanıp saçlarım arasında gezinmeye başladı. "Gelişme var."

"Ne gibi?" dedim göğsünü izleyerek.

"Seni kollarıma alıyorum ve kaçmaya çalışmıyorsun." Çünkü zaman kaybetmek istemiyordum. Onunda söylediği gibi o an nasıl hissediyorsam, nasıl davranmak istiyorsam öyle hareket etmek istiyordum.

"Çünkü sana sarılmak istiyorum." dedim utana sıkıla. Saçlarımdaki eli duraksadığında gözlerimi yüzüne çevirdim. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Dudaklarına bir gülümseme yayılmasını izledim. Hemen sonra eğilip öptü saçlarımın tepesinden.

"Canın ne zaman sarılmak isterse gelebilirsin." dediğinde burnumu göğsüne bastırıp sakladım suratımı.

"Sen benden gerçekten hoşlanıyorsun, değil mi?" Sessizlik oldu bir dakika kadar odada.

"Soru mu bu cidden?" dedi öncekilere nazaran soğuk bir sesle.

"Benden daha önce hoşlanan kimse olmadı. O yüzden..." diye açıkladım, sonra yine utanıp kapadım çenemi. Sanki konuştukça daha çok saçmalıyordum.

"Hoşlanıyorum tabi. Rol yapıyor gibi mi geldim sana?" Başımı hızlı hızlı iki yana salladım şeftalimsi tatlı kokuyu soluyarak. Bana bir şarkıyı anımsatıyordu. Hatta sanki o şarkı onun için yazılmıştı. "Ben hoşlanmadığım hiçbir insanla yakınlık kurmadım daha önce. Sevmem öyle şeyleri."

İsimsizler (Gay) Where stories live. Discover now