Bölüm 17

49.5K 2.6K 888
                                    

Hocanın son söylediği cümlenin bana verdiği heyecan ve sevinç, FİFA'nın final maçında berabere devam eden maçın doksanıncı dakikasında attığı gol ile eşitliği bozan futbolcunun heyecan ve sevinciyle aynı hizadaydı.

'Beni Barış'ın izlettiği aksiyon filmleri bozuyorsa seni de izlettiği futbol maçları bozuyor!'

Farkettim de Barış bizi baya bozuyor.

'Konumuz bu mu Ahenk?'

Ben heyecandan saçmalıyorum galiba.

'Sakın kalkıp çiftetelli atmaya kalkma.'

Sınıftan çıkan hocanın arkasından bakıp gülümsedim, eğer başarılı olursak evde atarız...

Sınıf yavaş yavaş boşalmaya başladığında sıramdan kalkıp arka taraftaki pencerenin önüne gittim. Bir plan yapmam gerekiyordu.

Elimizde ödevini yapmayan beş kişi var, onların arasında bir davetsiz var ve Salih hoca zilden sonra müdürün odasında onlara yeni ödevlerini vereceğini söyledi, bu durumda benim yapmam gereken bir şekilde müdürün odasını gözetlemek olacak.

'Bir de beden eğitimi dersi var. Ondan nasıl kurtulacağız?'

Ah, bir de o var! İstemsizce yüzüm asıldı. Gizlice kaçamam çünkü bir şey yapmasak bile hepimiz hocanın göz hapsinde oluyoruz. Aklıma gelen fikirle gözlerimin parladığına yemin edebilirdim. Ama... Ayağımı burkarsam rahatlıkla sınıfa dönebilirim.

'Ben anlamadım.'

Plan tam olarak şöyle, beden eğitimi hocası her ders sınıfa voleybol oynatıyor.

'Evet, sen hiç oynamazsın.'

Bu sefer ben de oynamak istediğimi söyleyeceğim, birkaç dakika oynadıktan sonra yalandan ayağımı burkmuş gibi yapacağım daha sonra da revire gelmek için izin isteyeceğim.

'Allah yüzümüzü kara çıkartmasın.'

Amin. Pencerenin önünden ayrılıp sınıftan çıktım ve spor salonuna gitmek için merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Spor salonuna vardığımda tüm sınıf toplanmıştı. Geçip ön sıralardan birinde durdum.

"Çocuklar, tekrardan soruyorum kimler voleybol oynamak istiyor. Dokuz kişiyiz eşitlik osun diye bir kişi daha lazım."

Hoca her ders voleybol oynattığı için artık kimse oynamak istemiyordu, çünkü herkes sıkılmıştı bu oyundan ama bu sefer mecburen ben oynayacaktım. Elimi kaldırdım.

"Ahenk, tamam şimdi on kişi oldunuz... Ahenk, Umut, Sercan, Zeynep ve Cenk siz bir takımsınız diğerleri de bir."

Tamam diyerek herkes yerine geçti. Diğer çocuklar da seyirci olarak yerlerine geçti ama hiç kimse izlemiyordu zaten, herkes kendi arasında sohbet ediyordu. Maç başladıktan sonra içimden iki dakikayı saymaya başladım. Ayak burkmak için yeterli zaman. İki dakikanın daha sonuna gelemeden bir top bana geldi, topu karşı takıma attıktan sonra fırsat bu fırsat deyip 'Ah...' diye bir ses çıkardım. Hoca maçı durdurup hemen yanıma geldi.

"Ne oldu Ahenk?"

"Hocam, sanırım fazla yükseğe zıplayınca ayağımı burktum. " Deyip ayak bileğimi tuttum ve devam ettim "Ah..."

Hoca endişeyle ayağıma baktı "Çok mu kötü acıyor?"

"Evet çok acıyor, hocam revire gidebilir miyim?"

"Tabii, dur çocuklardan birine söyleyeyim beraber gidin."

Aceleyle sözünü kestim "Hayır, hocam ben tek başıma gidebilirim."

"Öyle mi diyorsun?"

"Evet, hocam ciddi bir şey değil sadece biraz buz koysam geçer."

"Tamam, dikkatli ol!"

Hoca izin verdikten sonra başıma toplanan takım arkadaşlarıma da iyi olduğumu söyleyip çıkışa doğru yürümeye başladım. Onlara yazık oldu ama ne yapabilirdim ki, şu an benim için önemli olan Davetsizdi!

Spor salonundan çıktıktan sonra aceleyle merdivenleri çıktım. Müdürün odası beşinci kattaydı. Beşinci kata geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Elimi duvara koyup soluklanmak istesem de acele etmeliydim! Etrafıma bakındım, görünüşte kimse yoktu. Müdürün odası koridorun sonundaydı ve odanın hemen yanında sağa doğru küçük bir koridor daha vardı. Küçük koridorun başına geçip kafamı kapıyı görebileceğim şekilde dışarı çıkardım ve beklemeye başladım. Yaklaşık beş dakika sonra kapının kulpu aşağı çekildi, birileri dışarı çıkıyordu. Hemen geri çekildim.

Birkaç saniye sonra konuşma sesleriyle karışık ayak sesleri duydum. Kafamı tekrardan çıkarıp baktığımda koridorda dört kişi vardı ama sadece arkadan görebiliyordum. Kahretsin! Onlar merdivenlerin başına gelip indiklerinde yerimden çıkıp hızlı adımlarla aynı yere geldim ve merdivenin yanındaki duvardan inenlerin yüzünü görmek için yavaşça eğildim. Sanırım şanslı günümdeydim. Dördünün de yüzünü görebilmiştim. Önde iki kız gidiyordu. Arkalarından Semih iniyordu. Semih'in benimle bir işi olamazdı çünkü zaten sevgilisi vardı.

Bir dakika, arkadaki çocukta kim? Daha dikkatlice baktığımda bu çocuğun kesinlikle bizim sınıftan olmadığını anladım hatta bu çocuğun en fazla on beş yaşı vardı.

'Yoksa düşündüğüm şey mi?'

Kandırıldık!

'Dur Ahenk müdürün odasında biri daha var. Belki düşündüğümüz gibi değildir.'

İç sesime hak verip tekrardan eski yerime dönmek için yürümeye başladım. Bazı sınıflardan hocaların sesi geliyordu. Müdürün odasının yanından geçip küçük koridora girmek istediğimde odadan bazı seslerin geldiğini duydum. Koridor tam sessiz olmadığı için kapıya daha çok yakınlaştım ve dinlemeye başladım.

"Oğlum bu kaçıncı ödevi yapmayışın?!" Bu Salih hocanın sesiydi. Soru sormaktan çok uzaktı, daha çok azarlıyor gibiydi.

"Bir tek ben değil, bütün öğretmenler senden şikayetçi. Diğer derslerde de böyle sorumsuzsun! Bu ödevi yapacağını söylemiştin özellikle!"

Karşı taraftan hâlâ ses gelmiyordu.

"Özellikle müdürün odasında vermek istedim ödevleri, Müdürüm görüyorsunuz onca şey söyledim ama hâlâ tek kelime daha etmedi."

"Oğlum, bir şey söylemek istiyor musun?" müdürün sesiydi bu.

"Hocam, aslında arkadaşımla yapacaktık hatta akşam arkadaşım bize geldi bu yüzden ama sonra bazı sorunlar yüzünden yapamadık."

Karşı tarafın söylediği sözle yerime kilitlendim. Anonim... Anonim de konuşmamızda böyle söylemişti! İçerdeki kimse o olabilirdi. Ben daldığım düşüncelerden daha çıkmazken kapının kulpunun aşağı çekilişini gördüm. Ne? Şimdi olamaz! Hemen koşup küçük koridora girdim,geçirdiğim şok, heyecan, korku yüzünden nefes nefese kalmıştım. Duvara yaslandım. Biraz sonra koridora baktığımda Salih hocayı gördüm. İçerdeki kimse henüz çıkmamıştı. Yeniden kapının önüne gelip dinlemeye başladım.

"Bak oğlum, zor dönemlerden geçiyorsun biliyorum..." kısa süre duraksadı müdür "Babaannenin vefat ettiğini biliyorum. Onun senin için ne kadar değerli olduğunu da..." tekrar duraksadı ve boğazını temizleyip devam etti "Ama bu günler de geçecek, merak etme. Son yılın, derslerine daha çok ağırlık vermeye çalış hem bu fikirlerinden uzaklaşmana yardımcı olacaktır. Şimdi dersine gidebilirsin."

İçerde bir hareketlenme duyduğumda yeniden küçük koridora koştum aceleyle.

'Bugünkü aksiyon benim tansiyonumu saldı yemin ederim.'

Kapı açılıp kapanma sesini duyduktan sonra kafamı duvarın kenarından biraz çıkardım. Yine göremiyordum! Merdivenlerin yanına gidip indiğinde ben de merdivenlere koşmaya başladım.

Can mı?



Can hoş geldin hikayemize♡

Dönence/ texting Tamamlandı.Where stories live. Discover now