Bölüm 65

19.3K 1.3K 353
                                    

İyi okumalar dilerim♡

Emre'den...

Hastaneden yaklaşık üç saat önce dönmüştük. Şimdi ise deniz kenarında yalnız başıma oturuyordum. Kanser olduğum doğrulanmıştı. İlerlemiş kanser...

Bir aydır sırtımda ve göğsümde ağrılar belirmişti. Bir hafta önce öksürük krizine girip ağzımdan kan gelince babamın zoruyla hastaneye gittik. Kanı görünce yüzü bembeyaz kesilmişti.

Bir sürü test olmuş, tahliller yaptırmıştık. Doktor cevaplar çıktığında bizi arayacağını söylemişti.

Annem çok yetenekli birisiydi. Küçük kardeşim benim kadar iyi resim çizemediği için hep beni kıskanırdı. Annem şiir yazardı ben ise bazen kendi kendime şarkı sözleri mırıldanırdım. Ve bugün bir mirasını daha taşıdığımı öğrendim. Akciğer kanseri.

Doktor eğer hemen tedaviye başlarsam yaşama şansımın çok az bile olsa olduğunu söyledi. Ve tedavi süreci çok riskliymiş. Geç fark edildiği için işe yarayıp yaramayacağı da belli değildi.

Gerisini dinlememiştim. Bir sürü ıvır zıvır. Bir an bile kendimi düşünmemiştim. Düşündüğüm tek şey çevremdi. Yakınlarımdı. Ahenk'ti... Ona bunu nasıl söyleyecektim?

Onu bırakıp gitme ihtimalim olduğunu nasıl anlatacaktım? Çok sevdiği iki kişinin kaybından sonra benim de ölebileceğimi nasıl anlatacaktım?

İlk zamanlar beni sevmemişti. Aynı sınıfta olmamıza rağmen varlığımdan haberdar olmasından şüpheliydim. O böyleydi sessiz, sakin, kimseye ilgi duymayan. Zamanla bana âşık oldu. Benden az sevmedi, hatta sevgisi benim sevgimi üsteledi.

Zorunlukla sevmedi, sırf onu seviyorum diye beni sevmedi. Hep korkmuştum bu ihtimalden, sevgisinin sadece bir vicdan meselesi olmasından ama gördüm... Gerçek sevgiyi gördüm dalgalarında boğulduğum mavi gözlerinde.

O gün en mutlu olduğum gündü. Sevdiğim kız beni seviyordu. Varmıydı lan ötesi?! 

Onu sevdiğimden beri çok değişmiştim. Eskiden kavgacı çocuğun tekiydim, küfür ağzımdan eksik olmazdı. Ahenk'i tanıdıktan sonra ise değiştim. Daha az kavga ediyor, küfür sevmiyor diye hayatımdan çıkarmaya çalışıyordum.

Hayatımdan çıkarabildiğim tartışılırdı ama mümkün mertebe yanında az kullanmaya çalışıyordum. Tüm sınıf dersi dinler bense oturup onu izlerdim.

Güzel manzaram benim...

Çok temizdi, saftı, kırılgandı, naifti. Şimdiyse oturmuş ona nasıl hasta olduğumu söyleyeceğimi düşünüyordum.

Saatlerce oturdum o bankta düşündüm, düşündüm ve düşündüm... Nasıl söyleyeceğimi. Ama hiçbir amına koyduğum kelimeyi bir araya getirip bulamadım.

Telefonum çalınca anca kendime gelebilmiştim. "Alo."

"Oğlum neredesin?" babam hüzünlü sesiyle sordu. Adam doktor haberi verdiğinde yıkılmıştı. Ağzımdan kan gelince şüphelenmişti. Bu manzara kendisine annemden tanıdıktı.

"İşim var biraz."dedim.

"Oğlum doktorlarla görüştüm ben, en kısa zamanda hastaneye yatacaksın, eve gel konuşalım."

"Tamam baba, işim bitsin geleceğim."

Telefonu kapatıp ceketimin cebine koydum. Dolan gözlerimi iki kez kapatıp açtıktan sonra telefonu cebimden çıkardım. Biraz düşünüp yeniden cebime koydum ve banktan kalktım.

Yürümeye başladım. Ayaklarımın beni nereye götüreceğini biliyordum. Ahenk'in evine. Yanına. Yanı başına...

Kafamı kaldırıp yolu kontrol etme gereksinimi duymadan yine nasıl açıklayacağımı düşünerek yürümeye devam ettim. Bu yolları ezbere biliyordum.

Dönence/ texting Tamamlandı.Where stories live. Discover now