Bölüm 47

31.5K 1.8K 144
                                    

Telefonu cebime koyduktan sonra nerden geldiğini bilmediğim bir cesaretle koltuğun yanına gidip anneme sarıldım.

Annem ilk başta şaşırsa da daha sonra o da  kollarını bana doladı.

"Ahenk ben... kızım ben özür dilerim. Üzerine çok gittim bu aralar."

"Önemli değil anne. Ben de özür dilerim. Seni anlayamadım."

"Kızım benim tek istediğim senin iyiliğin. Kabul ediyorum bazen gereğinden fazla üzerine gidiyorum ve inan o zamanlarda kendimden nefret ediyorum ama inan tek istediğim senin iyiliğin."Dayımın anlattıklarından sonra annemi daha iyi anlıyordum. "Sen benim bu dünyadaki en değerli varlığımsın, seni nasıl düşünmem! Bir daha öyle sözler söyleme!" kavga ettiğimizde söylediğim sözleri diyordu, derin nefes aldı. "Ben yine kızabilirim çünkü anneler kızar ama hiçbir zaman unutma ben seni çok seviyorum."

Sarılı şekilde sessizce birkaç dakika durduk. Sonra ise "Neyse."diyerek annem benden ayrıldı ve sol eliye gözlerini sildi "Akşam akşam beni de ağlattın." Gülümsedim. "Benim yarın işim var erken uyumam lazım."

'Ahenk benim de gözlerim doldu yeminle.' dedi o ses Türkiye izleyen iç sesim.

"İyi geceler anne."

"İyi geceler kızım."

Salondan çıkıp odama geldim. Kapıyı kapatıkdan sonra siyah montumu giyindim ve saçımı at kuyruğu yaptım. Pencerenin yanına yaklaştım.

Şu an vicdan azabı çekmem normal miydi? 'Ahenk saçmalama gerçekten kaçmıyorsun. Biraz sonra yine döneceksin. Hem sen Merve konusunda tam olarak ikna oldun mu? Ben olmadım. Git belki bir şeyler daha öğrenirsin'

Pencereyi açıp etrafa baktım. Arka taraf olduğu için genellikle insan olmuyordu ama bakmaktan zarar gelmezdi.

Dışarı çıktıktan sonra pencereyi arkamdan kapattım. Biraz ilerledikten sonra köşeyi dönmek için sağ tarafa döndüğümde Emre aniden karşıma çıktı. Anın korkusuyla dirsek atmıştım.

"Hey dur benim."

"Neden öyle aniden çıkıyorsun karşıma."dedim ve aklıma gelen şeyle bir dirsek daha attım.

Yüzünü buruşturarak "Yine ne oldu?" diye sordu.

"Sen niye bizim eve geliyorsun?!"

"Söyledim. Endişelendim. Seni görmek, konuşmak istedim."lafını bitirdiğinde bir dirsek daha attım. 'Ahenk, direk öldür istersen?'

"Bu niyeydi şimdi?"

"Hiç öyle hoşuma gitti."dedim ve ardından kurnazca gülümsedim. Emre kınarcasına yüzüme baksa da bir şey demedi.

Sessiz geçen dakikalardan sonra yarım kalmış binanın çatısına varmıştık. Çatının kenarına gelmiş ve ikimiz yanyana oturmuştuk.

Şehrin neredeyse tüm ışıkları görünüyordu. Sanki her yere mum dizmişlerdi. Çok güzel manzara vardı. Hafif esen rüzgarla birlikte temiz hava ciyerlerime doluyordu.

"Senin bu yaptığın zorbalığa giriyor biliyorsun değil mi? Seninle gelmem için tehdit ettin beni."dedim. 'Bayıl bir de Feriha! Sanki sen şu an hiç memnun değilsin.'

Emre kafasını olumlu anlamda salladı "Evet biliyorum ama biliyor musun yine olsa yine yapardım." Ellerini arkasında yere yaslayıp tüm ağırlığını kollarına vererek yüzüme baktı "Çünkü seni görmek istedim. Endişelendiğim için görmek istediğimi söyledim evet ama aslında bu bir bahaneydi." Gözleri gözlerimi buldu "Ahenk ben endişelenmesem de seni görmek istiyorum. Hep yanımda ol istiyorum."

Emre'nin gözlerimin içine bakarak söylediği sözlere ne cevap verilirdi bilmiyordum. Acaba ben ne iyilik yapmıştım da Allah onu karşıma çıkarmıştı.

Aramızda oluşan derin duyguların barındığı sessizliği Emre bozdu "Şimdi nereye bakayım?"

Kaşlarım çatılırken ağzımdan 'ha' diye bir ses çıkmıştı 'Ahenk benim bildiğim erkekler öküz olurdu. Ama yine farkını ortaya koyup beni şaşırtıyorsun. Ha ne?!'İç sesim kollarını açarak kendini çatıdan aşağı atdı.

Gülümsedi "Ben böyle şeyler söylediğimde heyecanlanıp bir yerlere bakmamı söylüyorsun ya, bu sefer unuttun sanırım. Onu diyorum nereye bakayım?"deyip göz kırptı.

'Ne? Göz mü kırptı? Şerefsiz kalp var bende. Acaba biliyor mu göz kırpmağın kendisine ne kadar yakıştığını?' Sanırım bilmiyordu. Ayrıca bakıyorum da göz kırpıtığını duyunca hemen geldin!

Ne dediyini anladığımda boğazımı temizledim "Bu sefer bana bak sadece." dedim. Emre dediklerimi tartarken onu daha da şaşkına uğratacak sözleri söyledim "Hatta biliyor musun ben üşüdüm."düşünüyormuş gibi yaparak etrafıma baktım "Sarılıp ısınacak battaniye falan da yok."Tekrar yüzüne baktım. Ama söyleyeceklerim yüzünden şimdiden yanaklarım kızarmıştı "Ş-şey... sana sarılabilir miyim?"

Emre'nin de ağzından demin benim ağzımdan çıkan 'ha' diye bir ses çıktığında kahkaha atmıştım. Çabucak kendini toparlayıp, boğazını temizledi. "Şey... tabii ki de."

"Sen utandın mı?"diye sordum.

"Ne utanması ya!"dedi beni ikaz ederek.

Yanına kayarak açtığı sağ kolunun arasına girdim. "N'oldu? Demek ki böyle sözler söyledikte kız erkek fark etmeksizin utanıyormuş insan."

Çok güzel bölüm olmadı mı sizce de? Ben yine çok sevdim:D

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Çok güzel bölüm olmadı mı sizce de? Ben yine çok sevdim:D

Farkettim de uzun zamandır konuşmuyoruz. Biraz konuşalım. Evet artık Dönence'nin sonlarına yaklaşıyoruz. Umarım güzel bir finalimiz olur:) içimde bir bruklukta yok değil. Doğrularımla yanlışlarımla Dönence ilk göz ağrım.

Neyse final konuşmasını şimdi yapmayalım:)

Bu süreçte olan üç beş okuyucum sizleri çok seviyorum:) öpüldünüz çokca.

Dönence/ texting Tamamlandı.Where stories live. Discover now