Bölüm 68

19.5K 1.2K 303
                                    

İyi okumalar dilerim♡ bu kadar dramdan sonra biraz eğlenceli bölümle geldim:)

Düşündüğüm tek şey eğer ki kalpten gidersem Emre kaç saniyede doktorun yanına koşabilirdi.

Hayır, koca bir yalandı bu. Düşündüğüm şeyler tamamen başkaydı. Mesela bana yaklaşan dudaklar.

Diğer iki öpüşmemiz çok ani gelişmişti ve açıkçası anlayamamıştım. Ama bu... her şeyin farkındaydım ve şu an farkediyorum ki farkındalık kötü bir şey.

Cahillik mutluluktur.

Sanırım buraya kadardı. Ben gözlerimi kapatıyorum. Siz de kapatın arkadaşlar, enişteniz beni öpecek.

Kirpiklerimi birbirine yaklaşırken gözlerim açık kahve renk kapının gümüş koluna takıldı. En önemli detayı atladım. Aşağı doğru ÇEKİLEN gümüş koluna.

Özür dileyerek belirtmek istiyorum AMA hangi münasebetsiz, cibilliyetsiz, şerefsiz, haysiyetsiz, beyinsiz, midesiz, dalaksız, çorapsız, gömleksiz, küpesiz, kolyesiz, evsiz, eşiksiz, arabasız, işsiz, parasız, telefonsuz, damsız, internetsiz, havasız, susuz, mizahsız, aşksız, sevgisiz, zevksiz, duygusuz sabahın dokuzunda daha hasta tam uyanmamış hastaneye gelir.

Her şeyi geçtim, bakın her şeyi geçtim diyorum. Her şeye tamamım ama neden kapıyı çalmadan direkt koluna abanıyorsun.

Ben daha elimi kaldırıp Emre'yi göğsünden itmeye çalışamadan kapı açıldı ve Can kapının önünde belirdi.

Demek sendin Can. Umarım Ece'yle öpüşürken babana yakalanırsın.

Can hayatında ilk defa aynaya bakan kedi misali bize bakıyordu. Sanki biz insan değildik ve özel hayatımız yoktu.

Emre'nin sırtı kapıyaydı fakat sesten anlamıştı birilerinin geldiğini. Birbirimizden ayrıldık. Her ne kadar ben utandığım için aceleyle fakat Emre fısıltıyla ettiği küfürlerle eşliğinde ayrılsa bile, sonuç olarak Ece elinde bir poşetle Can'nı hunharca kenara ittirip odaya daldığında tehlike geçmişti.

"Günaydın." Her zamanki gibi Ece nereden bulduğunu bilmediğim ama bilsem kova kova içeceğim enerjisiyle girmişti odaya.

"Günaydın."dedik ikimiz de bozuntuya vermeden.

"Nasılsınız bakalım bugün?" elindeki poşeti önümüzdeki sehpaya bıraktı.

Koltukta yana kayarak Emre'den biraz uzaklaştım "İyiyiz, siz nasılsınız? " Artık utangaçlığım yavaş yavaş çekiliyordu.

"İyiyiz bebeğim. "

Emre koltuktan kalkıp yatağına doğru yürüdü. "Sabah sabah hangi rüzgâr attı sizi, kargalar b-"

Öksürerek Emre'nin cümlesini kestim. Ayıptı bir kere. Ne kadar kendi evimiz değil hastane odası olsa da onlar misafirdi.

Ece kanepeye otururken gözlerini kısıp Emre'ye baktı "Sen bize laf mı sokuyorsun? "

Emre bana baktı. Hızla kaşlarımı kaldırdım. Kötü davranmasın diye uyarıydı bu. Neyse ki o da kötü davranmak istemedi ve yarım ağız "Hayır."demekle yetindi.

"İyi bari," Ece sehpanın üzerine koyduğu poşeti aldı. "Biz de kahvaltılık bir şeyler hazırlayıp doğruca buraya koştuk."

İki aylık süre zarfında en büyük destekçilerimizden biri de Can ve Ece'ydi. Neredeyse her hafta iki kez yanımıza uğruyorlardı. Okulda olan arkadaşlığımız bu süreçte daha da güçlenmişti.

Ellerimi çırptım "Ne iyi ettiniz, ben de hastane yemeği yemek istemiyordum."

Sehpanın üzerine örtülecek sofraya kadar getirmeyi akıl etmişti Ece. Canım arkadaşım.

Dönence/ texting Tamamlandı.Where stories live. Discover now