Bölüm 41

36.3K 2.1K 265
                                    


İyi okumalar:)

Kahvemizi içerken herkesin odak noktası bizden uzaklaşmış ve sohbet benim açımdan daha rahat hale gelmişdi. Göz önünde olmak bana göre bir şey değildi kesinlikle.

Dersin başlamasına kısa bir süre kaldığı için hepimiz kalkıp sınıfa gelmiştik. Gelmiştik gelmesine de benim çantam yerinde yoktu.

"Çantam nerede benim?"

"Benim yanımda."dedi Emre. "Demek bu yüzden senden biraz geç çıkmıştı sınıftan.'

Ben cevap vermeye hazırlanırken "Ne demek senin yanında? Ahenk benim yanımda oturuyordu."diye araya girdi Ece.

"Ee şimdi de benim yanımda oturacak."deyip Emre omzunu silkti.

"Hayır oturamaz."

Emre sıkıntılı şekilde "Anıl'ı bitiyor Ece'si başlıyor."dedi.

Emre ve Ece bir biriyle konuşurken sanki konu ben değilmişim gibi kenarda durup ikisini büyük merakla izliyordum. Acaba kim kazanacaktı? Açıkcası Ece'nin niye böyle direttiğini de anlamıyordum. 'Niye olacak. Anıl Emre'nin yanında oturuyordu. Şimdi sen otursan Anıl Ece'nin yanına gelecek.'

"Tamam kendisine soralım."diyerek Emre pası bana atmıştı. Hepsinin bakışları üzerime çevrildiğinde bir Ece'ye bir Emre'ye baktım "Yan-i..."

"Bak gördün mü Ece, yengem de razı. Benden kaçışın yok." diyerek Anıl kaşlarını oynattı "Hem ayıp değil mi yeni sevgililerin arasına kara kedi gibi giriyorsun?!"

'Ahenk ben yanlış mı duydum? Bunu Anıl'mı söylüyor.' Sanki kendisi kara kedi değilmiş gibi. 'Ayıp Ahenk. Böyle lafları iç ses olarak benim söylemem icab eder.'

Ece pes etmediğini belli edercesine ağzını açsa da hocanın sınıfa girmesiyle susmuştu ve her kes yerine dağılmıştı. Emre ben, Anıl Ece, Kaan Can ve diğerleri.

"Kaan geçen sefer burada oturuyordu?"dedim Emre'ye bakarak. "Uyumak için arkaya geçtiğimde Kaan burada oturuyordu."

"Kaan'nın aslında yeri belli değil. Nerde boş yer bulsa oturur. Benim o gün acil işim çıktığı için gitmiştim. Kaan da benim yerime gelmişti. sonra sen arkaya geçmek istediğinde hem Can'nın yanına oturma diye hem de Anıl değişiklik olsun diye Can'ın yanına geçmişti."

'Ahenk konu açılmışken Emre'nin daha önce ne zaman karşınıa çıktığını sor. 'Tam ağzımı açacakken hoca konuştu.

"Ece! Anıl! Didişmeyin artık! Sakin durun bir! Kafam şişti!"Hoca'nın ikazıyla biz de susmak zorunda kalmıştık.

"Ahenk sen niye oraya geçtin?" Bu sefer tüm sınıf bana bakıyordu.

"Buradan daha iyi görüyorum hocam tahtayı." 'Ve şu an tüm sınıf 'he he yedik biz de malız ya' dermiş gibi bakıyor.'Ne yapayım? Biraz da mal olsunlar canım.

"Uzaktan daha yakın mı görülür? Şimdiki gençlerde bir acayip."

Emre'nin güldüğünü hissetdiğimde tek kaşımı kaldırarak yüzüne baktım "Ne gülüyorsun?"

Dudaklarını bilmem dercesine büktü "Çok tatlısın."

"Önüne bak lan!"

'Hay ben senin heyecanının ayarını seveyim. Niye bağırıyorsun?!' sesim yine gereğinden fazla çıkmış olacak ki hoca dahil herkesin bakışları bize çevrilmişti. Emre ise elini yumruk yapıp ağzına götürmüş ve ısırıyordu kahkaha atmamak için.

Şu an Dolu Kadehi Ters Tut grubunun Islansın şarkısını mahallenin ortasında bağıra bağıra söylüyormuşum gibi hissediyordum. Öyle bir utanc vardı üzerimde.

"Ahenk iyi misin?"diye sordu hoca tereddütle.

"Evet hocam. Emre arkadaşımız dersi dinlemiyordu da onun için öyle dedim."

"Hayır hocam ben dersi dinliyordum. Sadece Ahenk arkadaşımıza bir şey dedim o da gereğinden fazla heyecanlandı."

Cümlenin bitmesiyle ultra şaşkın bakışlarımı Emre'ye sonra da sınıfa çevirdim. Emre gayet rahat bir şeklide otururken sınıfdaki herkes bıyıkaltı gülüyordu.

"Güzelim okulu neye çevirdiniz!" hoca yüzünü tahtaya çevirdiğinde Emre'nin benim tarafımdaki kolunu cimciklemeye başladım. Yüzünü buruşturup kolunu kurtarmaya çalıştı.

"Niye öyle söylüyorsun?"

"Ne yapayım? Yalan mı söyleyeyim? Cık cık çok ayıp."

Bu sefer daha çok koluna vurmaya başladığımda elimi ellerinin arasına aldı ve yumruğumu iki elinin arasına haps etti. 'Ben midendeki kelebek kültür grubuna haber vermeye gidiyorum. Bu gün de zeybek oynarlar herhalde.'

"Tamam bir daha ki sefere yalan söylerim..."

Dersten sonra Ece adeta beni sürükleyerek tualete götürmüş ve zil boyu olan bitenin hepsini öğrenmişti. Her şeyi öğrendikten sonra derin bir 'oh' çekmeyi de ihmal etmemişti.

Sınıfa girdiğimizde istemeyerek Anıl'ın yanına gitti. Ben de yeni yerime geçtim. 'Sevdin sen yeni yerini.' Evet sevmiştim ama Emre'nin yanımda oturuyor olması düşüncesiyle dersi ne kadar dikkatle dinleyebiliyordum orası muammaydı.

"Sorgun bitti mi?"

Gözlerimi devirdim. "Evet."

Dirseğini masaya yasladı ve yüzünü de eline yaslayıp beni seyr etmeye başladı "Söylediğim acayip gelecek ama bu kısacık sürede özledim seni."kendi kendine güldü "Sanki dört yıldır seni uazktan seven ben değilmişim gibi."

Dört yıl birini karşılıksız sevmek zor olmalıydı. Daha çocuk yaşlarımız bile olsa karşılıksız sevgi her yaşta aynıdır.

Masanın üzerinde olan sol elinin üzerine elimi koyduğumda Emre şaşırmıştı. 'Ahenk ben de şaşırdım.' Düşünüyorum da ben Emre gibi dört yıl sevebilir miydim? Severdim ama Batuhan Kordel'in şarkısında dediği gibi sevgim değil de sabrım tükenirdi. Onun ise sabrı tükenmemişti. Bu bile Şükür etmem için başlı başına bir sebepdi.

Sizi ço...k sevdiğimi söylemiştim değil mi? O zaman bir daha söyleyeyim:D Seviyorum sizi Dabetsizlerim♡

Dönence/ texting Tamamlandı.Where stories live. Discover now