Bölüm 66

18.5K 1.3K 273
                                    

İyi okumalar dilerim♡

Yolda taksi bulmamız, tüm yol ağlamam, apar topar taksiden inmemiz, hastaneye gelmemiz hepsi silik toz dumanı gibi beynimde canlanıyordu.

Anıl yol boyunca bir sürü şey söylemişti ben ise ayrılma sebebinin tüm o saçmalıklarının hastalığı olmasını demesinden sonra hiçbir şey duymamıştım.

Bunu nasıl yapardı bana?! Değer miydi? Neden benimle savaşmak yerine hastalığa yenilmeyi yeğledi? Anıl söylemeseydi eğer Almanya'ya çıkıp gidecektim. O burada ölürken gidecektim.

Bedenimden şiddetli ürperti geçti. Hayır ölmek kelimesini kullanmayacağız! O yaşayacak!

Gözlerimden akan yaşlar içimdeki umuda tezattı.

Taksi hastanenin önünde durduğunda ikimiz de indik. Anıl'ı beklemeden koşmaya başladım. Yanından geçtiğim insanlara çarpıyordum. Umurumda değildi kimse.

Hastanenin kokusu, beynime nüfuz edince nerede olduğumu bir daha hatırladım. Beyazın hükümranlık kurduğu hastane duvarları üstüme geliyordu.

Emre'yle görüşümemiz böyle mi olacaktı? Hastanede?

Allah'ım ne olursun ona bir şey olmasın. Ne olur onu yaşat.

Öyle koşuyordum ki sanki Azrail'le yarışıyordum, ondan önce Emre'ye yetişmeye çalışıyordum. Ölmeden önce.

Kendi kendime kızdım. Aptal! Sen demedin mi ölüm kelimesi yok. Kullanma artık şunu. Ben daha ona hesap soracaktım. Yaptıklarını burnundan getirecektim. İyileşince kendi ellerimle boğacaktım.

Danışmanın yanına gittim odasını sormak için. Ama o kadar insan vardı ki dakikalarımı alırdı. Ondan ayrı geçireceğim bir dakikaya bile tahammülüm yoktu.

Arkama baktım. Anıl girişteydi. Yanına koşup kolunu tuttum. "Hangi katta? Nerede odası? Kaçıncı numara?"

"Üçüncü kat. 307. oda"

Kolunu bırakıp, onu beklemeden, insanlara çarpa çarpa asansöre koştum. Kahretsin doluydu. Etrafa bakıp, merdivenleri aradım. Zaman kaybetmeden soldaki merdivenlere koşmaya başladım.

Her adımı attığımda bir dua ediyordum.

Anıl bana söylemekten korktuğunu anlattı. Kaldıramayacağımı düşünerek yapmış. Kızıyordum çünkü hakkı yoktu benden saklamaya. Oyun oynarken beni ne kadar üzmüştü, bilakis kendisi de üzülmüştür oysaki beraber savaşabilirdik.

Ya gitseydim Almanya'ya? O zaman ne olacaktı? Eğer ki Emre'yi bulursam ben öldürebilirdim. Almanya'ya her şeyden habersiz gideceğimi düşündüğümde çıldırıyordum.

Böyle zamanlarda insanların yanında sevdikleri olurdu. Emre ise anında beni kendisinden uzaklaştırmıştı.

Onca yaşadıklarımızdan, kayıplardan sonra birbirimizi bulmuştuk. Hayat bunu da bize çok görmüştü. Son tutunduğumuz dal olan ellerimizi ayırmaya kalkışmıştı.

Daha on sekiz yaşındaydık. Ne tür bir günah işlemiştik canlara eş değer ceza alacak kadar? Bunu bize yaşatan hayat utansın.

Ben ondan nefret ederken o can çekiştiriyormuş. Ben geceler yerimde rahat rahat uyurken o ağrılarıyla cebelleşiyormuş. Nasıl benden saklardı bunu? Yanında olmamı nasıl istemezdi? Düşündükce çıldıracam gibi oluyordum.

Kızgındım, kırkındım, ama en çok korkuyordum.

O yaşayacaktı! Yaptıklarının hesabını bir bir soracaktım.

Dönence/ texting Tamamlandı.Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt