BÖLÜM 22

384 103 482
                                    

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba arkadaşlar.

Sizi inanılmaz özledim desem abartmış olmam. Bölümleri atmaya başlayacağım artık. Yine yoğunluğum devam ediyor ancak bu arada yazmaya fırsatım da oldu.

Her neyse. Fazla uzatmadan bölüme geçelim. Keyifli okumalar.

Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın lütfen!!!

Bölüm Şarkıları:

Onurcan Özcan "Hüzün Hoş geldin"

Yüzyüzeyken Konuşuruz "Yıkılma Sakın"

Pinhani "Hikayeler Tükendi"

Hikayeler tükendi, müzik sesi yükseldi...

***

12.04.2022 İzmir

Forrest Gump adlı filmde şöyle bir replik geçmişti:

"İlerlemeden önce geçmişini arkana al."

Tıpkı Forrest gibi ben de geçmişimi arkama almıştım. En baştan, sıfırdan başlamıştım hayatıma. Tek başıma. Evet, yanlış okumadınız. Tek başımaydım. Kendimleydim.

"Elvin... Elvin..."

Özür dilerim. Minik adamı unutmuşum. Elbette Deniz'de vardı.

"İçerdeyim canım." Dedim ona seslenerek. Sanırım tekrar kurabiye istiyordu. Siyah defterimin kapağını kapatıp sandalyeden kalktım. Ağır adımlarımı salona yönlendirdim.

Elinde boş tabakla birlikte mutfak kapısında ağzı çikolata olmuş vaziyette bekleyen Deniz'i görünce hafif tebessüm ettim.

Gülmeyi unutmuştum. Elimden sadece tebessüm etmek geliyordu. O da sadece Deniz'e idi.

Şu anda olduğum kişi geçmişim yüzündendi ve beni buna mecbur bırakmışlardı. Her zaman, kendimi sakin, ılımlı, anlayışlı, güleç biri olarak tanımlardım.

Şimdi ise o halimden eser bırakmamışlardı. Artık, kendimi sadece duygusuz biri olarak tanımlıyordum. Dışarıya karşı duygusuz...

Bazen gerçekten eskisi gibi olmaya kendimi zorluyordum ama bu çok kısa sürüyordu.

Yaşadıklarım buna izin vermiyordu. Ben gözlerimi hastahanede açtığım o ilk an vermiştim kararımı. Düşmanım gibi biri olacaktım. Çünkü ancak o zaman intikamımı alabilirdim. Nitekim bunu başarmıştım da.

"Gel bakalım minik adam önce ağzını temizleyelim. Ayrıca ne çabuk bitirdin bakalım sen o kadar kurabiyeyi." Dedim onunla eğlenmeye çalışarak.

"Of, Elvin. Diyorum ya ben sana. Benim ağzım kocaman, baksana." Dedi ağzını açarak. Kesinlikle ağzını açtığında ağzı daha kocaman olmuyordu. Sadece o ağzının büyüdüğünü iddia ediyordu. Ayrıca adımı da yanlış söylüyordu. L harfi yerine y koyuyordu ve çok tatlı oluyordu. Sanırım kendisi de bunun farkındaydı.

Deniz'in ağzını temizleyip kucağımdan indirdim. Kucağımdan inmesiyle mutfak masasının üzerinde duran boş tabağı tekrar eline aldı ve bana uzattı.

"Kurabiye..." diyerek tatlı tatlı gülümseyip beklemeye başladı.

Onu üzmek istemiyordum ama sağlığı açısından çok fazla tatlı yemesi zararlıydı. "Canım benim, yeterince kurabiye yediğini ikimizde biliyoruz. Bence daha fazla yemeyelim. Eğer şimdi bunları da yersek Şimal kızabilir. Öyle değil mi?"

Dediklerim onu ikna etmiş olacak ki elindeki tabağı tezgâhın üzerine koymaya çalıştı. Ona yardımcı olup hafifçe kucağıma aldım. Tabağı tezgâha koymayı başarmıştı.

ELVİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin