BÖLÜM 38

177 20 2
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar. 

Adım adım finale doğru yaklaşıyoruz. Biliyorum hikayeyi ilgiyle takip edenler var. Ve onlar kendilerini çok iyi biliyor. Heyecanla ve merakla beklediğiniz final çok yakında.

Şunu söyleyebilirim ki oldukça beklenmedik ve tahmin edilemez bir son gibi olacak. Fakat ben Demir ve Elvin'e bir sonu da yakıştıramıyorum. Sanırım bunun sebebini de onların benim ilk karakterlerim oluşlarına bağlıyorum. 

Her neyse sanırım yine çok konuştum. O halde sizleri bölümü okumaya davet ediyorum. Keyifli okumalar.

"Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayınız!" 

Bölüm Şarkıları: 

Ufuk Beydemir "Ay Tenli Kadın"

Perdenin Ardındakiler "Uzaklara Savrulalım" "Beni Kendinden Kurtar"

Onur Can Özcan "Hüzün Hoş Geldin" 

*** 

23.12.2020 İzmir

Anılarımız ya da hatıralarımızın bizi alıp götürdüğü o eşsiz yerler aslında bize derin üzüntüler yaşatan mekânlardır. İnsan acı çekmekten haz duymaz ancak bazen acı çekmeyi diler. Daha çok insanın tadına varamadığı şeyler ya da yaşayamadığı hisler insana acı verir. Bu nedenle kişi o hislere kavuşmak için acı da olsa orada bulunmak ister.

Ben de şimdi o andayım. O yerdeyim. Babamın evindeyim. Buradan gitmemiz gerektiğinin bilincindeyim ama bir saniye bile ayrılmak istemediğimi de biliyorum.

Babamın kokusunu dibine kadar hissettiğim ilk andı. O koku tüm bedenimi tüm hücrelerimi sarmışken buradan ayrılmak benim için zor olacaktı.

Hemen şu anda bir karar vermiştim. Buraya geri dönecektim. Burası benim evimdi.

İstanbul'da her şeyi bitirdikten hemen sonra yine buraya geleceğim. Geleceğiz. Şimal, dedem ve ben...

Burayı kimsenin bilmemesi ise büyük şansımızdı. Hayatımı en baştan kuracaktım. Evimi, telefonumu, yaşadığım şehri belki işimi... Her şeyi değiştireceğim. İşte o zaman bize bunları yaşatanların aileme, bana ulaşma imkânları azalmış olacak.

Azalmış olacak diyorum çünkü bu imkânsız değil. Çünkü biliyorum, Demir günün birinde beni bulacaktır. Ben ise o günü elimden geldiğince uzatmaya bakacaktım.

"Elvin?" diyerek bana seslenen Şimal'e döndüm. Yine dalmıştım. Dalmamak elimde değildi. Çünkü burnumda babamın kokusu asılı duruyordu. Elimdeki kazağı kucağıma indirdim.

"Efendim."

Şimal ve dedem flaş belleği ve dosyaları almışlardı ve bir bez çantaya koymuşlardı. "Artık dönmeliyiz."

Bunu söyleyeceğini biliyordum. Buraya kadar gelmişken hemen geri dönemezdim ki. Buraya kadar gelmişken onları görmeden gidemezdim. Kafamı iki yana salladım. "Olmaz."

Şimal şaşırmıştı. Neden karşı çıktığımı anlamıyordu. Ona ağlamaklı gözlerle baktığım için durumun farkına varması uzun sürmedi.

"Dede, bizi onlara götürür müsün? Ailemizin yanına..."

Şimal, benim düşüncelerime tercüman olmuştu. Onları görmeliydik. Onlara intikamlarını aldığımızı söylemeliydik. Bunu, hemen şu anda öğrenmeleri onların hakkıydı.

"Önce kabristan sonra da evimize gitmek istiyorum. Lütfen!" dedim. Bu bir istek değildi. Oraya zaten gidecektim. Sadece yumuşatmıştım.

"Epey geç oldu ama tamam, gidelim." Diyen dedeme tebessüm ettim. Saat, gece 23'dü. Bu saatte mezarlıklar ürkütücü olabiliyordu ancak yanımda bir polis ve bir emekli asker olduğu için korkmuyordum.

ELVİNOù les histoires vivent. Découvrez maintenant