BÖLÜM 9

1.1K 703 643
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar. Normalde bugün bölüm günümüz değil ancak bir okurumun isteğini kıramadım ve yayınlamaya karar verdim.

Sizlerin düşünceleri benim için oldukça önemli bunu bir kez daha belirtmek isterim. Ben sizlerden kitap hakkında gelebilecek her türlü isteğe açığım.

Sizin de eleştirilerinizi bekliyorum. Yorum ve vote atmayı unutmayın lütfen. Seviliyorsunuz.

Bölüm şarkıları:
Aslı Bekiroğlu "Yanarım" ,
İkiye On Kala "Ben Bu Kafayla N'apıcam?" ,
Emir Can İğrek "Beyaz"

***

"Size yemin ederim ki her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır, hem de tam anlamıyla gerçek bir hastalık." Demiş Dostoyevski.

Anlamak istemezdim. Anlayıp hasta olmak istemezdim. Anladığım için hasta olmadım mı zaten? Neden bu haldeyim ben? Neden hastalandım? Düşünmekten, ağlamaktan, anlamaktan... Bunlar yüzünden hastalanmadım mı?

Tek isteğim mutlu huzurlu bir ortamdı. Bunları yaşamayı ne ben hak ettim ne de değer verdiğim insanlar hak etti. Tam mutluyum huzurluyum dediğim anda dünyam başıma yıkılıyordu. Hiçbir zaman tam anlamıyla o istediğim mutluluğa ulaşamıyordum.

Ben artık gerçek anlamda mutlu olmak istiyordum. Nasıl olursa olsun artık fark etmeyecekti de benim için. Yeter ki mutlu ve huzurlu olayım.

"Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olan biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek." Demiş Sait Faik Abasıyanık.

Tam olarak böyle bir şeyin hayalini kuruyordum bende. Yalandan, sırlardan uzak bir diyarın hayali... Çok fazla bir şey istemiyordum. Elimde olan sadece bir deniz kıyısıydı. O deniz kıyısı vardı fakat benim o deniz kıyısının yanında sabaha kadar oturacak vaktim yoktu.

Vaktim olsa hatta düşünebilsem bile tüm olanları aşabileceğimi zannetmiyordum. Hatta arttırıyor ve çekip gidebileceğimi hiç sanmıyordum. Ben ne Demir'i ne de Leyla'yı arkamda bırakabilirdim. Onlar olmadan asla tek başıma yapamazdım.

Şimdi Leyla'ya her şeyi anlatsam eminim ki yine benim yanımda duracak bana destek olacaktı. Ama ya anlatmazsam. O zaman da yine kavga edecektik. Belki de o beni yine alttan alacaktı hastalığımdan dolayı.

Ama ben bunu istemiyordum. Beni alttan almasını, bana acımalarını, her şeyi sineye çekmelerini... Bunlar da bana acı veriyordu.

Bu yüzden Leyla'ya her şeyi anlatmaya karar vermiştim. Olan bitenden haberi olursa belki bana yardım edebilirdi. Gerçekten birilerinin bana yardım etmesine çok ihtiyacım vardı. Ama ondan bunu açık açık isteyemezdim de. Çünkü başı derde girebilirdi ve ben bunu asla istemezdim.

"Elvin, bana neler olduğundan bahsedecek misin artık?" dedi sorusunu yenileyerek. Bahsedeceğim ama korkuyorum gidersin diye. Ya babamdan korkup gidersen. Beni tek başıma bırakırsan ben mahvolurum.

"Leyla, gel önce bir salona geçelim." Dedim. Düşünmeye ve söze nasıl başlayacağımı ayarlamam gerekiyordu. Koltuğa oturduğumuzda Leyla'nın ellerinden tuttum.

"Sen ne kadarını duydun konuştuklarımızın Leyla?" dedim. Çok fazla bir şey duymamışsa olayı kurtarabilirdim fakat eğer her şeyi duymuşsa o zaman işim zordu.

"Hepsini duydum işte Elvin. Tapuya gidecekmişsiniz beraber. Tapuya neden gidilir ki. Taşınacak mısın yoksa buradan. Bana yalan söyledin. Demir ile birliktesiniz ve artık onunla ayrı bir evde yaşayacaksın." Dedi ve bana sırtını döndü.

ELVİNWhere stories live. Discover now